Pazartesi

Bir Kuşburnu, bir Pipedreams ve bir Name bir akşam

HAKAN GERÇEK
BEKİR AKSOY
RÜZGAR AKSOY

bu gece, hangisine yazalım bilemedik.

Cumartesi

Jess and Nick.

Bugün kafam çok komikti. On yedi yaşın ne kadar güzel bir yaş olduğunu düşünüyordum. Hatta: 'Aaah, on yedi... Her şeyin istediğin kadar ciddi olduğu yaş.' dedi kafam. Sonra kendi kendine 'Aa dostum, kendine gel, duyan on sekiz değil seksen sekiz yaşındasın sanacak.' dedi. Sonra da kahkaha attım.

Perşembe

Robbie Williams'dan Sosyal Eleştiri

Hello. Did you miss me?
I know I'm hard to resist
Y'all can come and help me
Pick the sweet corn out of this
It's hard to be humble
When you're so fuckin' big
Did you ever meet a sexier
Male chauvenist pig?

I'm gonna milk it 'til I turn it into cheese
So tell your babes in arms and O.A.P's
come take a piece of me

If you drop me
I'll fall to pieces on ya
If you don't see me
I don't exist
It's nice to meet you
Now let me go and wash my hands
'Cause you just met
The world's most handsome man
The world's most handsome man

Y'all know who I am
I'm still the boy next door
That's if you're Lord Litchfield and I'm Roger Moore
Have I gone up in the world
Or has the world gone down on me?
I'm the one who put the Brit in celebrity

Give in and love it
What's the point in hating me
You can't argue with popularity
Well, you could, but you'd be wrong

If you drop me
I'll fall to pieces on ya
If you don't need me
I don't exist
It's nice to meet you
Now let me see a show of hands
Here before you stands

Can you make me laugh and sign this autograph
Though it's not for me
Clip and grin, shake and frame, name and shame
Then I'm outta here
It's not very complicated
I'm just young and overrated

Please don't drop me
I'll fall to pieces on ya
If you don't see me
I don't exist
It's nice to meet you
Now let me go and wash my hands
Here before you stands

If you drop me
I'll fall to pieces on ya
If you don't need me
I don't exist
You voted for me
Now let me see a show of hands
'Cause you just met
The world's most handsome man
The world's most handsome man
The world's most handsome man

Feyl-i Derya

Kötü bir interviewın üstüne, aldığım popcornlardan ilkini yaktım ikincisi de patlamıyor. Hepsi bir mikrodalgam yok diye.

Çarşamba

Enseignement

Bu kalanları ne yapıyoruz peki/Yok bugün talim var/Yirmi yedi tane aslan gibi/Koy onları koş sonra/Bir çıkıntı orada/İzmarit abi, bugün talim var/Islak metal gibi kokuyor/Koy onları koş hadi/Yetmiş, seksen, doksan, yüz, yüz on/Nahide'den onlar/Ses yok/Nadide o/Yirmi yedi tane aslan gibi/Yok bugün talim var/On ikiyi çıkar bakayım/İzmarit o/Bu kalanları ne yapıyoruz peki/Yüz yirmi iki/Koy onları allahaşkına koş/At/At/At/Nadide'den o/Koş hadi bugün talim var/Bir çıkıntı orada/Aslan dediğin/Boşuna demişler/Sen koş yat/Koy onları on ikiyi çıkar/Bu kalanları ne yapıyoruz peki/Yok bugün talim var

Pazartesi

Beşinci Şubat.

Babaannem Bademli'den Kükürtlü'ye taşındı. Bu yüzden Bademli'deki bahçe bölündü, araya uzun yeşil metal çit çekildi. Çitin bir bölümü, çeşitli bitkilerle örtülmeye çalışılıyor. Babaannem, evdeki eşyaları yeni (aslında daha eski) evine taşıdı, tam uydu. Şehir manzarası var. Bana yemek ısıttı. Yatak odası güzel olmuş. Aynasında bir kalp asılı. Babaannemi farklı bir evde -farklı bir bahçede?- görmek çok garipti. Evde kalan eşyalarla babam ilgileniyor. Eski fotoğraf kutusu buldu. Halamın fotoğrafları. Bir de babamın on bir yaşında, Tarsus'a ilk gittiği yılda babaanneme ve halama yazdığı mektupları buldu. Kardeşine oyuncak, annesine de bitki soğanı yollamış. Bitki soğanını çizmiş. Zarfın üstünde de "Postacı Baba bunu anneme götür." yazıyor. Halama yazdığı mektupta da resim dersinde nasıl ev çizmeyi öğrendiklerini, İngilizce hocasının iyi olduğunu ve halamın dilbilgisi kitabını hocasına göstereceğini yazmış. Evi de çizmiş.
Edit: On bir yaşında yatılı gitmişler. Apo, babamın Bursa'dan getirdiği çikolatanın -çukulatanın- 1/4'ünü -dörtte birini değil- yemiş, babam da Apo'ya küsmüş ama Apo bunu bilmiyormuş. Babam mektupta bunu "Bir fena durum" olarak anlatmış.
*
Temmuz'dan beri ilk kez halamın mezarına gittim. Babam da ilk kez geliyormuş. Nedense mezar başında çektirilen fotoğrafı gördüm sonra. Mezar başında niye fotoğraf çektirilirse. Halamın mezarı güzel. Elim boş gittim. Bursa'nın çeşitli "kapı"larını gördük. "Aaa Duydum İşitme Cihazları" diye bir dükkanın önünden geçtik. Halamın mezarı güzel. Biraz ilham için gittim, sonlu ve sonsuz boşluk hissimi giderir belki diye. Mezarına kadar gitmeme gerek yokmuş onu anladım. Onu düşünerek zaten bir yerlere gelmişim. Bursa benim için hep bir düşünme yeri zaten. Ben orada olduğum sürece ateş yaktık. Odunumuz kalmadığı için ateşin sonunu izledik hep. "Korun beyaz olması ne etkileyici değil mi?" dedim babama, o da bana "Beyaz zaten renkler karışımı" tadında, kesinlikle bu kadar basit olmayan bir karşılık verdi. "Ben 'Yanarak saflığa dönüş' gibi demiştim" dedim, o da sadece kafasını salladı, gülümsedi ve bana baktı.
Edit: Bugün de sınıfta Hayatta Ben En Çok Babamı Sevdim sözü geçti.
*
Kolumda kocaman bir saat var. Bir Sevgililer Günü saati: bebek mavisi, üzerinde pembe bir merdiven var ve merdivenin tepesinde de bir kız, elinde kalp şeklinde bir balon tutuyor. Bu saatin çok daha küçük olacağını varsaymıştım, oysa çok büyük ve renkli. Saatin saniyesi çok sesli, saniyesi olan bir saat takmayalı çok uzun olmuş sanırım, ama uyurken bileğimi yastığın altına koyunca duymuyorum. Belki de duyuyorumdur ama çok rahatsız olmuyorumdur.
Bugün Zürich'te annemlerin yıllaaar yıllar önce yemek yediği bir restoran arayacağız. Sokağını hatırlıyorlar ama adını hatırlamıyorlar. Sonraki gün de bir çılgınlık yapıp kiralık arabayla dağ aşacağız. Çok pahalı olduğu için navigasyon sistemimiz de yok. Yeşil yollardan gidip arada iki tane kırmızı yol geçeceğiz. Diye biliyorum.
Edit: O restoranı bulduk. İspanyol Konsolosluğunun bir parçasıymış. Paella yedik. Babam beğenmediğimiz midyeleri yediği için zehirlendi. Sürücü izni bir tek ona ait olduğu için bir sonraki gün almamız gereken arabayı da alabildi, üstüne beş saat araba sürebildi.