Cuma

I can't get enough of you baby, can you get enough of me?

Çarşamba

ouhahahahhahaha çıktığınız vitesle ininiz hahahahahhaa cenkerdem

Pazartesi

kar yağıyor!

kendimi
fatih ürek'in 'haydililili' şarkısını şiir olarak okusak ne komik olurdu
diyerekten güldürdüm.
ilahi ben. ne komik adamım ara sıra.

*

ama gmail'de draftleri kaparken altta saving... saved yazıyor ya, her seferinde bunun daha büyük bir anlamı olabilir mi yoksa inanç sistemlerimiz elektronik ortama mı sevk ediliyor diye düşünmeden edemiyorum

*

o değil de e.

Cumartesi

-9 derece

ama ben burayı, bu insanları...
...sevmeye başladım?
VALLA?

Pazartesi

dust... the thirsty brother of the mud

o değil de p.

Pazar

umm, piggybacking off of that, like, uh, what is a sunday?

sarılmak, uyumak. penguen oyuncağı gibi.
cumartesimin quoteu: "just a quiet girl trying to do her school thing"

Perşembe

günün düşünceleri

hayatın anlamı ne? gerçekten. güneşin zamanının yarısı dolmuşsa zaten, ve biz de bizden büyük bir taşın üstünde noktalarsak eğer. ve her gün uyandığımızda farklı şeyler hissediyorsak ama hissettiklerimizin anlamında da bir tutarlılık yoksa.

bundan sonra ne var? biraz sonra ne olacak? değdi mi? değecek mi? değer mi?

keşfedelim birden çok şeyi. ama yine de rahat hissedelim. keşfetmek ve keşfetmemek çok fark etmesin. farkı kaldırabilelim.

hava gittikçe soğuyacak ama kalbimiz hava durumunu takip etmek zorunda mı? kalp dediğimiz nedir? bir organ bir konsepti temsil ediyorsa, bir konsept de bir organı temsil edebilir mi?

PERŞEMBE NEDİR?

babam böyle çilekli pasta yapmayı nereden öğrendi?

Pazartesi

ALLAHIM BEN NE YAPTIM

edit: when you're down is when you find yourself

Pazar

urlde bir harfi yanlış yazınca gospel songs church website çıkar ya bazen

ayol hatırlamaz mıyım tarçınlıgrünteyi

Cuma

We are fools to make war on our brothers in arms

Pazar

cumartesi şikagosu

2 Kasım'a kısmetmiş. 200 gün kadar. 4800 saat. 50000 gözyaşı.

Cumartesi

bir de 559c

aşkımsın karanlıkta sahile inmek
turuncu-beyaz ışıklar aşkımsınız
ve aşkımsın kalbimin camdan atlaması

*

şimdi, bugün, evimden çıkıp bilet almaya gidemem. otobüs durağında saatlerce bekleyemem. belimi kırarcasına yolculuk edip dövülmüş ama minnettar inemem otobüsten. minibüs dolmuş arayışında kaybolamam. istesem gıcık olamam bakışlara. günün, gecenin, yolculuğun, şüphelerin ve delirmelerin sonunda deniz kıyısına varamam. kendimi bırakamam yere, içimden geldiği gibi ağlayamam. hadi ağlamak olmasın, oraya ulaştığım için gülümseyemem bile. ayın aynı yüzünü görebilirim belki ama aynı rengini yakalayamam küçülmeden önce. telefonumdan sesini dinlemeye çalışabilirim belki ama duyamam. uzansam, çok uzansam, yetmese kalkıp binlerce adım atsam bile dokunamam. ben. bugün. istesem onu bulamam. koklayamam. sinir uçlarımın birer birer kendini bırakışını duyamam. ay ışığında deniz kenarı mı? yok ama size gri bir gökyüzüyle göl kenarı verelim?

not: o kadar kötü hissetmiyorum bile. tramvay resmi gördüm, ne hikmetse çeşme'de olmak istedim sadece.
ayol nereden çaldığımı bilmiyorum

bir not daha: gri bir mayıs pazarıydı blogu açtığımda. oysa şimdi kasım ve cumartesi. niye mi hatırladım? gök şimdi çok benzer ama çok farklı bir gri

yine bir haftasonu ve işler güçler

orada bir kadın var, kadının içi dapdar, beyni başı patlar, kendinden geçer...

o değil de m.