Peki ya bu üzüntüm finallerden gelmiyorsa diye düşünmeden edemiyor insan. Ne çabuk değişiyorsa kafam, bu sabah karda yürürken ne güzel olduğunu düşünüyordum. Sonra birkaç mateamtik sorusu çözmeyi beceremedim ve gelin görün moralim nereden nereye sürüklendi. Bugün ne olduysa bana, bir an aman canım matematikten de bildiğim kadarını yaparım, e ne olacak diye sekerken yerimde, bir baktım arkadaşımın seneye bu okula döner miyim, dönerim ama ara vermek lazım deyişlerine kafa sallıyor, yahu ne yaptığımı ben de bilmiyorum, e karar vermekten de kaçındıktan sonra, nedir yani ben bu dersleri almaya devam etmek istiyorum ama hayatımı ve daha önemlisi kendime güvenimi bu yolda harcamak değer mi dediğimi duydum. O değil, günlerdir beraber çalıştığım (hadi onu da bırak sosyalleştiğim, kendimi aşarak sosyalleştiğim) bu insanlar bir yandan niye yok canım yaparsın kadar nazik değiller? Hangi ders? Ha yaparsın ya o ne ki hebelehöbölö. Tamam belki öyle, derim ki mutlaka öyle, ama dokuzuncu sınıfa gidip de dokuzuncu sınıf matematiği kolay demek gibi bir şey. Duy fonksiyonu duy kuadratikleri sonra kolay de. Bebeğim nedir bu arkadaşız ama destek asla politikası. Aşk hakkında-- diyordum da, aşk mı? Ne alaka bugün şimdi. Kafede ders çalışırken son dokuz buçuk saattir, en fazla Artisto ne demiş Clytemnestra ne yapmış olabilir muhabbetimiz. Ya o ya da buradaki tabiri caizse kıçı kırık süzme (süzmeme) yoğurt nasıl nerede neyle yenir yanında ne içilir hangi şarap balıkla hangisi etle içilir. Deli de değilim yanlış anlama, çok konuştum ama daha çok konuşasım var bu aralar. Beyin kusmalarım iyi güzel, yakınlık da kuruyor arkadaşlarımla ama yok o eskinin beyin kusmaları artık. Varsa yoksa gül geç bebeğim aman bugün böyleyim kusura bakmayın ah şekerim finaller hahayt. Çok müzik dinledim ama hiç müzik dinlemiyorum amca. Ya da demeliyim ki eskinin bayramları. Onu da demeyeyim, özledim bile demeyeyim, hadi anksietelerim bile olmasın. Ayaklarım üşüyor, ellerim çatladı, dudaklarım desen hohooooooooo canım. Bütün bunları geçelim de iki dolara ayakkabı almak gibi olsun hayatlar bazen. Bulmak ve almamak belki de. Bazen düşünmek elde değil ki ben, sen, o, biz, siz, onlar, kredi kartı borcu içinde yüzmek için varız çünkü dünyayı kurtaracak olan adam kansere kür bulacak olan bir ekonomist. Düşündükçe risk seven gözlerini yiyeyim diyesi geliyor çeşitli insanların. Bir şey diyorum, bir şey diyorlar, sonra ne dediğimi düşünmüyorum bile geçip gidiyor zaman. Bir bakmışız kaç hafta? on bir olsa gerek- on bir hafta olmuş ve ben buradayım, biz buradayız ama ne zaman ilerlemiş ne ben ne de buradaki yaşam şekli. Önüne gelen tütüyorsa bir de-- yahu bırak bunları azizim gelip ana avrat küfredip gülen giden bir kız var onu niye seviyorum. Bana neler oldu diye sorabilirsiniz ama sormayın bayan. Teoman falan da yok, hüzün müzün değil ama bir dolu kendine güvensizlik--- o bile değil sadece matematik yapamamak olabilir. Odaksız mıyım? Lens istedim ama gelince çok pahalı olacak gibi hisler var içimde. Ellerim, ellerim çok çatladı. Krem sürünce yanıyorlar bir süre. Çok süre. Kırmızılık ve sabaha kadar sıcaklık çok. Polar battaniyeler altında, hem çok ağır, eve dönerken ne götüreceğimi falan düşündüm dün gece. Kafam kadar da saçma sapan rüyalar görüyorum o başka. Peki ne gerekiyor sormak için diyeceksiniz anne. Ne gerekiyor? İnanın bilmiyorum. Ellerinden öpeceğin o teyzenin ellerinden öpmesi gibi bir his. Ben ne yaptım dedirtiyor insana, bir yandan da vay be ben ne yaptım diye düşündürüyor. Velhasıl bugün yeni yumoş deyimimle ebe kadar ebe dedim, ebe kadar burada kaldım, ebe kadar sinirim bozuldu, ebe kadar ebeler oldu. Komik diyeceksin, bugün hiç müzik dinlemedim. Çilek dudaklı kızlar vardı onlara biraz baktım, çiçek pantalonlu gençlerin gülerek sekmelerini izledim biraz. Kiraz yanaklı Melinda (yok öyle biri?) gözlerimi kaşırken baktı bana ve dedi ki: Gözlerinde bir şey yok çaykız, hissettiğin şey parmağının üstünde.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder