Salı

Anubis

Su içerken, yutarken ya da, çok ses çıkarıyorum. Babam bunun muhtemelen durduğu açıda bir şekilde zorlandığı için olduğunu ileri sürdü. Birkaç farklı açıda denersem en sessiz -ve en rahat?- açıyı bulabilirmişim. Ama ben bunu neden yapayım ki?
Bunu neden fark ettim ya da üstünde neden düşündüm? Çok şanslı olduğum için, biliyorum. Şansım, ve şansım olmayan, odaklanamıyor olmam. 
Biz bir boşluğa atıldık. Hayır, hayat metaforu yapmıyorum.
Bir işe başvurmak nasıl bir cehennem olacak düşünsene...
Biz bir boşluğa atıldık. Herkes bize yardım etmeye çalışıyor ama kimsenin yardım edemeyeceğini biliyoruz.
Ben kendi yardımcı-ları-mın elini öpmek istiyorum.
Bize kimsenin yardım edemeyeceğini biliyoruz ama denemeleri, denemeleri kalbimizi bir el terazisine koymaları gibi.
Kalbimiz bir tüyden hafif gelemez ki...
Kalbimiz bir tüyden hafif gelemez. Bunu bilerek bir boşluğun içindeyiz ve yerçekiminin ne yönden geleceğini kestiremiyoruz.
Tek bildiğimiz, yerçekiminin bir yönden geleceği ve kimsenin bize yardım edemeyeceği.
Kalbimiz bir tüyden hafif gelemez ki.
Kalbimizin bir tüyden hafif gelmesi için kalbimizi yememiz gerekiyor. Bunu bize yardım edemeyecekler yapmaya çalışıyordu zaten, ama basit hayatta kalma içgüdüsü: izin vermedik.
İşte bu nedenle kalbimizi kendimiz yememiz gerekiyor.
Bunu yapmak istemiyoruz. İstemediğimiz için olabildiğince yavaştan alıyoruz ama, yerçekiminin geldiği sırada hazırlıklı olmak istediğimiz için de tamamen durmamız mümkün değil.
Bize kendi kalbimizi yediriyorlar.
Kalbimiz bir tüyden hafif gelemez, ama bunun için çalşabiliriz, tam da bunu yapıyoruz.
Biz bir boşluğa atıldık. Herkes yardım etmeye çalışıyor ama kimsenin yardım edemeyeceğini biliyoruz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder