Bunu düşünürken rahatladım ama. Kafa meşguliyeti iyidir severim. Şu kitabı okumaya devam etsem artık diyorum. Geç de oldu uyumam da lazım ama. Kitap okuyayım istiyorum. Piyano? Zaten çok geç onun için, iki anlamda da. Kafa meşguliyeti diyordum, müzik dinleyeyim dedim dinlerken utandım ne yalan söyleyeyim. Güzel müzik yapıyorsun severim, bir de şu internet kullanımı düsturu olmasa da sana nasıl olduğunu sorabilsem. Ama bu sarhoş olan kafa. Uyanıklık kontrolü yapan kafa bu. Kitap okumak istiyorum diyen kafayı görsem tanısam.
O değil de, durup da gülleri koklamasanız önümde yürüyecektim, hayır bir de bileği burkulanları taşımasanız önümde gideceğim yerler var benim. Üşüyenleri örtmeseniz bayım.
Yok, şimdi yağmur da başladı dışarıda. İçeride başlayacak hali yoktu biliyorum. Diyeceğim o ki dışarıda yağmur başladı, geç de oldu zaten, kitap da okumak istiyorum bu müzik beni hüzünlendiriyor. Düstur da saçma bir kelime, hiç sevmemiştim zaten diyesim var camdan sarkıp. Adını şeker dükkanı sandığım yerler. Benzinci adını niye site adı yapıyorlarsa zaten?
Şimdi geriye gidelim birkaç hafta. İki aydan da fazla, gidelim geriye. Biz kızlar, bizi eve bırakma zahmetini gösteren insanlara müteşekkir oluruz, hani açıklamam gerekirse. Neden anlatmak istediysem, içimden geldi şimdi. Yağmur başladı ya ondandır. Evet evet yağmurdan, bir de et pişiremeyip yemek söylemekten olsa gerek. Vinkara'dan desem yalan olmaz. Adını şeker dükkanı sandığım yerler önünden tak tak tak sesleriyle geçerkenki ben. Senin topukların kaç santim? Yok aslında topuk yok sadece ses çıkarıyorlar. Evet evet, hani o postta da yazmıştım. İşte aklıma geldi o. Patilerin uzanıp sonra rüzgar sesiyle geri çekildiği o an. Biri bu ağaca zaten işemiş kafası. Şimdi o gülleri koklamasanız önümde diyorum, o bileği burkulanları taşıyıp bir de belgelemeseniz önümde kocaman.
Bu sözcük de bir ayrıdır ya neyse. Kocaman, içinde koca- var, kocam- yastığı var, cam- var. Üst üste yığılıp sınırsız ama bir o kadar da anlamsız bir sözcük olmuşlar. Kocaman güller koklamak, üşüyenleri kocaman örtmek ve kocamanları taşımak olmuş ben bilmeden.
Şimdi yalanım yok. Haziran 15 oldu mu, ikinci ayı kutluyorum. Kutlama ihtiyacı duyuyorum, bu üzücü olabilir ama bu ay, geçen ayın aksine, kutluyorum lan. Güle oynaya sevine sevine hatta geziyerek kutluyorum. Gül koklamıyorum belki, belki bileği burkulanları da taşımıyorum. Üşüyünce örtünmüyorum bile belki ama kut-lu-yo-rum. Bu yıl benim yılım değil, yine bir el vuruyorum omzuma, bak ben neler neler yapabiliyorum diyorum kendime. Çünkü bu oda bir kez daha sessiz, bu kez altı karakterli bir komedi de yok. Yağmur yağıyor ve hüzünlenmeyerek kutluyorum işte, ne bileyim bu gecenin de güzelliği burada.
*
Edit: Aslında yazmamışım başka postta, yazmışım silmişim belki ya da yazmaya tenezzül bile etmemişim. Bu ağaca biri zaten işemiş kafası. Aaaaah ah.
*
Edit: Aslında yazmamışım başka postta, yazmışım silmişim belki ya da yazmaya tenezzül bile etmemişim. Bu ağaca biri zaten işemiş kafası. Aaaaah ah.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder