ayol utanmasa yağmur, bana koktuğu için yağacak
kötü hissediyor olmama rağmen içim mutlulukla doluyor, gök gürültüsü-- mutluluk? ne zaman bu ikisini birlikte yaşadım ki? oysa biriken işler ve bekleyen annebaba skypeları, niye bu kadar iyi hissediyorum?
zaman ve imkan verildiğinde dünyayı yönetebilecekmişim gibi neredeyse.
yahu bari eril insan göreydim, şaşkınlıktan kıkırdıyorum resmen.
yok hayır, delirmedim
sanırım sadece yeni bir dilde edebiyat beni mutlu ediyor.
marco denevi
mesela don quijote'yi orjinal dilinde okumak olsa işim. sonra oradan islama bağlansak. ne bileyim, beyin kullanmak olsun maksat.
edit: yan odamda çocuk sevgilisine calculus anlatıyor (biraz bağırarak). her doğru bildiği soru için bir öpücük alıyor sanırım, eğer hayal gücüm değilse, ve bu gerçekten çok şirin. işim yok da yan odaları mı dinliyorum? hayır, ilyada okumaya çalışıyorum ve bu çok eski binanın duvarları oldukça sesgeçirgen.
edit2: adam özetle 'finikeliler gibi seviyorum seni' demiş, hem improvize, hem sözel, hem de bolpoetik.
edit3: "...force is what makes the person subjected to it into a thing." -Simone Weil
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder