ben, bu, bir, bö
bir baktım bursa'dan gidiş tarihimi erteleyip duruyorum.
oysa nedir ki: ölümler üstüne boşaltılmış bir evin kesilmiş ağaçlarına bakıyoruz beraber.
duvar kesilmesini dinliyoruz sabahtan akşama kadar.
arada bir singapurlu arkadaşlar tarafından tacize uğruyoruz. ama şu lanet olası chat sırasında aşağı inmeyi reddeden sarı ibareyi izliyoruz her gün. her gece.
yastık vakumluyoruz. birkaç saat sonra şişiyor, yine vakumluyoruz.
fotoğraflara bakıyoruz. içimiz kıyılıyor.
email cevaplıyoruz. içimiz kıyılıyor.
para alıyoruz. para satıyoruz. bir bakıyoruz elde avuçta kalmıyor.
duvar kesilmesini dinliyoruz sabahtan akşama kadar.
uzaktaki arkadaşları dinliyoruz. içimiz kıyılıyor.
biz kimiz diyoruz, sinirimiz bozuluyor.
bir telefon almak istiyoruz. bakıyoruz kafamız karışıyor.
internetimiz gidiyor. gidiyor. gidiyor.
sarı ibare orada duruyor. hayatımızda bir metafor sanıyoruz.
kalbimiz ağrıyor. ilaç alıyoruz.
sonra sarı ibare kayboluveriyor, onu arıyoruz.
saçmalıyoruz. hep saçmalıyoruz.
rüyalar görüyoruz kabus oluyor.
kabuslar görüyoruz-- ağaçlar kesiliyor.
belgesel izliyoruz, flemenkler tenis oynuyor.
solmuş çiçek ayıklıyoruz sabah akşam.
ama kalayım diyorum. bir gün daha ev yemeği yemek için kalayım.
internet gitsin diye kalayım.
sağlammış gibi davranmak için kalayım.
dağılmamak için kalayım.
anneannem fanila giyiyor musun diye sorsun, babaannem papatya desin diye kalayım.
ya da acilen gitmem lazım. harry, danny, george, bob, eddie, alfie, billy, henry, johnny, louis, james, charlie, ollie, tommy, andy, martin, zack, milly, frank, abe, ben, ted, barry, bo. acilen.
edit: minik, minik olduğu kadar da korkunç bir edit. çok güzel şeyler düşünerek uyumalıyım dediğimde, düşünmek istediğim çok güzel şeylerin ne olduğunu bilmediğimi fark ettim ve sanırım kalbim mideme düştü.
http://www.youtube.com/watch?v=f3tROimHbuo&list=TL4T4fh_KLtT4
YanıtlaSil