Pazar

o simsiyah nefessiz günlerden

düşününce akdeniz ne çabuk aşık oluyor
bu kıta ise sosyal ağ flörtü gibi

*

sokak tabelalarını özledim senin!
tek yalanım bunu daha sık haykırmayışım.

fark etmişsindir, yavaş yavaş evime dönüyorum 'küçük İskender'. ama bu kez hissedebilmenin özentiliğiyle değil de hissedememenin acizliğinden varıyorum limitine. bir sürü ünlem koyuyorum cümlelerime hissedemediğim belli olmasın diye. satıyorum öylesine, satıyorum bu rolü gelen geçene. müzik bile dinliyorum, dinlediğim müziğe eşlik ediyorum hissettiğimi düşüneyim diye. içim dışıma çıktı türkçe şarkı dinlemekten. burası çok hissiz be oğlum, artık kızmıyorum da. sinekler heyecanlanmıyor bile, fikrini seviyorlar (şıkıyorlar belki daha çok) yüzüne baka baka. hepsinin de gözü yeşil niyeyse. ne o, hayata hazırlanıyorum ben de. böyle hayatın... nasıl işlediğini yeni öğreniyorum.

bir çiğ tanesi, bülbülün çilesi, annemin sesiyle güne uyansam

çıldırıyorum allahım! 7 konsekütif saattir -beklediğimden çok daha verimli şekilde- kütüphanedeyim ve yarına olan işlerim bitmedi.
çıldırıyorum! üstelik cumartesi de iş yaptım.
çıldırıyorum! cuma gecem de essayle geçmişti.
ya yok çıldırmıyorum kanka iyiyim şaka şaka

ironiyle devam edelim: gerek yok poetikaya (see above)
bir de kütüphane sevgililerimin hepsi mi tırnak yer kardeşim. huffington post'tan tırnak yemenin zararlarını okudum öğrendim artık

*

"gönülden bana uzanacak dost elinin delisiyim"

-bana yazılmış gibisin
dedi. (bugün birden fazla postmamak için çok çabalıyorum)

***driving long nails into coffins: işim yokmuş gibi beş yıl öncesini okudum. ne güzelmiş bana yazılmış gibi olmak

2 yorum:

  1. şaka maka dinleniyo valla
    http://www.youtube.com/watch?v=8OUqtp8sli8

    YanıtlaSil