Bu gece, araba kullanmaya cesaret edemediğim için ev yakınlarında kalmak zorunda kaldığım bir cuma gecesi. Yağmur yağıyor, yarın 11de Beyoğlu'nda olmalıyım film izlemek için, iki saat kadar sonrasında İspanyolca dersim ve kur atlama sınavım var. Heyecanlıyım, denilebilir. Sınıfıma anlatılamaz bir bağla bağlanmış durumdayım, bunu kendileri bilmiyor ama sınıflarına düştüğüm için o kadar şanslıyım ki! Bir cuma gecesi, yanımda pijamam, diş fırçam, bilgisayarım, yol için kulaklığım, bitmek üzere olan bir Nutella kavanozum ve İspanyolca kitaplarım: Starbucks'tayım. Bu gece Kuşburnu'nda kalmayı planlıyordum aslında, olmadı. Bugün NYU'ya girdim, ikinci kabulüm, ilki UChicago'ydu. Diğer "safety"mden waitlist edildim. Dün gece üst üste yedi tane red aldım. Bana koymaz sanıyordum, ilk dört-beş red gerçekten hiç koymadı. Harvard tutup beni mi alacaktı sanki. Ama son iki redimi alırken hiçbir hayalimin gerçekleşmeyeceğini düşündüm. Buna kendimi başka hayaller bulmam gerektiğine inandırarak hazırlamaya çalıştım, ama ancak olmadığını gördüğüm zaman ne kadar çok istediğimi anladım. Ben sadece akademinin dibine vurmak istemiyorum ki, bunu göğsümü gere gere yapmak istiyorum. Yaptığımda bir işe yaramasını istiyorum. Şimdi ise elimde iki seçenek var. İyimserliğimi koruyabileceğim son üç saati de katarak üç seçenek var diyelim. Akademi için hayatım boyunca nefret ettiğim ve kaçmaya çalıştığım bir rekabet ortamına gidebilirim, nispeten daha canlı bir hayatımın olacağı ama bana istediğimi veremeyebilecek bir yere gidebilirim, ya da sadece arkadaşlarımdan değil tüm Doğu etkisinden uzak ve göreceli olarak daha plastik bir yere gidebilirim. Nasıl duyuluyor bilmiyorum, hem pek önemi de yok artık sanırım, ama ben bu seçenekler için hayatım boyunca mükemmel öğrenci olmaya çalışmamıştım. Daha önce hiç başarısız olmamış gibi duyuluyorum, oysa oldum, ama bu denli büyük bir başarısızlığı hiç tatmamıştım. İyi yaptığımı hissettiğim o tek kesin şeyde, yıllarca ve iyi olduğumu hissettiğim süre içinde de kendimi kandırmışım ve beni kandırmalarına izin vermişim. Bu, basit bir başarısızlıktan öte, hayattaki kendimi bilmezliğim ve cehaletimin bir göstergesi. Ben bu akşam çok üzgünüm, yanımda da kimse yok ama bunu ben istedim, üzgünlüğümü sadece kendime açıklamam gerekiyor böylece. Çok üzgünüm çünkü bazen bir şey olmayınca başka şeye sarılırsın ya, bu olacak belki de bunun olması gerekiyordu diye, o sarıldığın hayal de yıkılır sonra -hayır, burada bahsettiğim şey bir okul olmazsa diğeri değil, okulların olmamasının başka alanlarda iyi şeyler getireceği, ne bileyim sosyal-özel alanlarda, belki çeşitli sanatsal-gastronomik alanlarda- işte üst üste olunca gerçekten kalbim kırılıyor. Biri olmadan yaşayabilirim, ama hepsi olmadan nasıl yaşayabilirim ki? Orada ellerim üşürse ben nasıl baştan güvenmeye başlayabilirim ki? HER şeyin bittiğini gördüğüm bugünlerde, bu günlerde, neşemi korumakta zorlanıyorum. Evet her şey bitti, o kadar bitti ki hepsine yeniden başlamam gerekecek. Kim bilir, belki yeni yarattığım ben Bovarylikten çıkar, ya da belki daha literal bir Bovary olur, kim bilir. Tek bildiğim, artık güldüğümde eskisi kadar güzel olmadığım.
*
Edit: You know it! Stanford da beni elegan elegan reddetti.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder