Cuma

Ergendeme

Yersiz bir ezan sesi ve boyalı tırnakların ayakkabı hissini yarım geçirmesiyle beraber bağırmak istedim kocaman. Bütün binalara bağırmak istedim ve birçok kez fotoğrafını çekip beğenmediğim yaprakların titreyişini görmek istedim. Önümdeki boyama kitabındaki ayıcık bir Erdil Yaşaroğlu bakışı atıyor: farklı büyüklüklerdeki gözlerin üstüne yapışık kalın kaşları eğimli, kesişmek üzere ve burnu parlıyor. Kafam hala çok ağır. Sevmeyi kendime izin verdiğim insanlara (cümlem devrik, kafam devrik) Beni değersiz hissettiriyorsun diye bağırmaktan hep kaçındığım için kafam ağır. Beni değersiz hissettirdiğin için senle paylaşmaktan çekiniyorum, senle paylaşmak is-te-mi-yo-rum ama bundan bir çıkış yolu yok çünkü paylaşmadığım zaman seni sevdiğimi ve beni sevdiğini hissetmiyorum ki. Paylaşmadığın zaman beni sevdiğini ve seni sevdiğimi hissetmiyorum. Anneme bu yüzden kızıyorum. Bütün kızlar annelerine bu yüzden kızıyormuş. Onun gibi olduğum için. Onun gibi olmaktan kaçamadığım için. Onun gibi olmamam gerektiğini bildiğim halde onun gibi olmak zorunda kaldığım için. Ondan çok daha fazlasını bildiğim halde onun bildikleriyle sınırlı olduğum için. Anneme bu yüzden kızıyorum. Öğle yemeğinde ne yediğimi merak ettiği için değil. Ben de merak ettiğim için kızıyorum. Bir tek babam beni asla değersiz hissettirmedi. Onun gibi biri de yok-muş- artık zaten.
*
Bugün çok karışıktı. Fazla gösterişli bir ayakkabıya aşık oldum (ilk kez), başka çok gösterişli bir ayakkabıyı fena bulmadım, bir ara mutlu oldum gibi, sonra annem düştü, sonra yemek yedik, sonra film izledik, sonra eve gelince biraz üzüldüm yine. Yarın İspanyolca dersim var, çok heyecanlıyım. Çok kitap okumalıyım. Tırnaklarım boyalı olduğu için ayakkabı denemek daha güzel. Turuncu-mor-lame olmuyormuş bunu öğrendim. Yırtmaçlı bir tuvaletle oturduğumda da neleeer neler olabileceğini öğrendim. Pof. Pofidik. Pofidikus.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder