Episode,
korkmadığımız ya da korkmamamız gereken şeylerin aslında bizi en çok korkutan
şeyler olduğunu söyleyerek başlar. İki caz parçası arasında bir ölüm haberi
almak da topluma yabancılaşmanın ve giderek duygusuzlaşmanın bir örneği olarak
gösterilebilir. ‘sütlü kahve’, sıradan ve günlük bir şeyin üstünde düşünüldüğü
zaman yaşamın anlamsızlığını gösterebildiğini anlatmaktadır; çünkü düşünürken
önemli olan bilinçaltımızda sıkışmış olan korkulardır ve sütlü kahve gibi basit
bir şey bile onları açığa çıkarabilir. Bu bölümü aynı zamanda sosyal bir
eleştiri olarak da görebiliriz. Şiirin yazıldığı zaman göz önünde
bulundurulursa, “batı” veya Amerikan kültürünün getirdiği değer yitimi ile
birlikte, politik çalkantıların vatandaşa her gün yaşam korkusu aşılaması da bu
tür korkuları ve anlamsızlık duygularını beraberinde getirebilir. Episode,
bütün bu korkunçlukların birleşip yaşamı anlamsız kıldığını söyleyerek biter,
ancak ölümün anlamını da sorgulamaktadır. Varoluşsal sıkıntılar bu noktada
oldukça açıktır.
Koro, sevdiğiniz
insanlardan beklemediğiniz halde, bir gün onları da toplumun geri kalanı gibi
sizi soğukça yargılarken bulabileceğinizi söyleyerek açılır. Bu bir çeşit değer
yitimi olmakla beraber, daha çok yalnızlık ve yabancılaşma duygularını
vurgulamaktadır. Yıkılmayacağına güvendiğiniz, sağlamlığını eskiliği ile
kanıtlamış bir duvarın yani ailenizin yıkılışını görmek de karamsarlığı
yineler. Üçüncü kıtasında, sıradan ama fena olmayan bir günün başlangıcı
anlatılır. Bu kıta diğerlerine göre daha umut dolu gözükür ancak yine de içinde
yalnızlığı barındırmaktadır. Bir sonraki kıta ise ani bir kurşunla öldürülmeyi
anlatır ki, kişinin beklentisinin aksine ölümü de yaşamı kadar sıradandır. Son kıta
yine o sabahın anlatımına dönerken yaşarken, ölürken ve öldüğünde insanın
yalnız olacağını vurgular.
Ağıt, ölümün
anlamını sorgulamaktadır. Yaşamın anlamsızlığı, ölüm bir kaçış olarak
görüldüğünde çekilebilir ancak bir önceki Koro bölümü, ölümü de anlamsız
kılarak okuyucuyu tekrar bir ruhsal açmaza sokar. Koro Başı da geriye kalan
insanların yabancılaşarak robot halinde anlamsız bir yaşamdan sonra anlamsız
bir ölüm bekleyeceklerini haber vererek şiiri sonlandırır. Tragedyalar III
bence; yalnızlık, bunalım, değer yitimi, yabancılaşma, varoluşsal sıkıntılar, kaçış
arayışı ve ruhsal açmazı anlatan en iyi şiirlerden biridir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder