Çarşamba

Evrencikler: Bütünlüksüz Yazı

Bugün Shakespeare'de Hamlet okurken, hayaletler konusu açıldı ve bunu paralel ve kesişen evrenler konusu takip etti. Öğretmene göre -ki çok mantıklı duyuluyordu- sonsuzluk içinde sonsuz olasılığı barındırıyorsa gerçekten, birçok evrenin olması çok muhtemel. (Kendisi birazdan bahsedeceğim çok güzel sorular sordu.) Ama sonsuzun sonsuzluğa sığmasının tek yolu kesişmekse, o zaman bazen olan o garip şeyler belki de bizim algılayamadığımız kesişimlerdir.
Bu garip şeyler zaman zaman mass hysteria olarak açıklanabilir. Mass hysteria, şartlanmaktan daha öte bir şey olabilir mi? Birlikte çok zaman geçiren ya da sadece algısal olarak daha açık olan insanlar basitçe yanındakinin algıladığını birebir algılıyor olabilir mi? (Bu benim sorum.)
Kendimi algısal olarak tamamen açtığım birinin ben sadece kötü hissediyorken bile (keskin ve belirli bir acıdan çok yaygın bir hüzün gibi) fiziksel temasa geçmesi beni gözle görülür derecede rahatlatıyor. Bunun yanında uzakta hastayken ya da keskin bir üzüntü duyduğunda da o süre boyunca benim de nedensiz yere kötü hissedip sonradan öğrendiğim oldu.
Bunun sürekli olmaması, belki de sadece biraz hassas olduğumu gösterir. Ama ya başka bir evrendeki Name olanları biliyorsa ve buradaki Name'in üzerindeki etkisi buysa? (Bu öğretmenin sorusu.) Ya da her fikrimizi değiştirdiğimizde bu, diğer evrenciklerdeki bizlerin bizim üzerimizdeki etkisiyse? Mesela öylesine yapılmış o kadar çok seçim var ki. Aynı yere çıkan iki sokaktan hangisinden yürüyeceğin. O su şişesi mi yanındaki mi. O kalem mi bu kalem mi. Önce mi diş fırçalamalısın sonra mı. Gibi.
Bence görmesek de diğer evrenciklerde izimizi bırakıyoruz. Onlar da bizim evrenciğimizde izlerini bırakıyorlar. Kim bilir, belki bir evrende yer çekimi ancak bilim kurgularda görülebilen bir şeydir. Ya da belki bir evrende her şey gerçekten toz pembedir o nedenle toz pembe deyiminin hiçbir anlamı yoktur.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder