Sis, Bulutlar ve Yıldızlar
Uyku tutmayınca, yalnızken ya da yalnız hissediyorken hep pencere kenarına otururum. Instagramlerde gördüğün gibi eskimiş, hayali, bir tutam saçı yüzüne düşmüş kızıl saçlı kız gibi değil. Battaniyem -sıcak olmadıkça-, sarılacağım bir oyuncak -yoksa yastık-, ve mutlaka gözlüğüm ile birlikte. Sisliyse, gece sis sarı gözükür. Hem şehir ışıklarından hem de sanırım biraz kirlilikten. Bulutluysa bulutları iyi seçebilirsin, pamuk pamuk olmasalar da yumuşak bir his verirler ya hani. Hava açıksa, karşının ışıkları çok keskin gözükür. Şehir ışıklarından yıldızları neredeyse göremediğimiz için, karşının ışıklarına yıldız diye bakarım. Sonrası her filmde olduğu gibi yıldızlara bakarak küçüklüğümüzü düşünmek. Ama evrendeki yerimiz, varlığımızın anlamsızlığı yerine geleceği hatırlatır daha çok bana yıldızlar. Memnun olmanın böyle bir götürüsü var sanırım. Bulunduğum yerden memnun olduğum için bana ışık hızıyla gelen değişimlerin benden alacaklarını düşünerek üzülürüm. Eskiden hüzünlenirdim. Hüzün daha ağır, daha yaygın bir his benim için. Şimdiyse üzülüyorum. Keskin ve yeri belli. Sana burada aşk budur muhabbeti yapmayacağım. Ama sanırım böyle hisler büyümenin bir parçası. Hep olduğun yerden ayrılacağını bilmek gibi.
Büyüyünce güzel ve geniş bir mutfak istiyorum. Kafamda o mutfağı oluşturmak beni mutlu ediyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder