Pazar

Tarhana Çıkışlı Bilinç Akışı

Yapmaya çalıştım. Tarhanadan çok tarhanalı domates çorbasına benzedi.
Yaparken düşünmeden edemedim: kızlarım nerede? Onlarla olmam gerekirken yalnız başıma neden kendimi mutfağa kapıyorum? Neden onlarla gitmedim? Aslında bu soruların yanıtları basit. Ama etrafındakilerden beslenen bir yaratık gibiyim. Bir anda herkes uzakta ve meşgul olunca ne yapacağımı şaşırıyorum. Yemek yapıyorum, yemek istemiyorum. İş yapıyorum, bitince yeniden boşlukta kalıyorum. Kitap okuyorum, okuduğum şeyler beni şaşırtmıyor. Erken uyuduğum için erken kalkıyorum, saatler geçmiyor.
Yazmak için oturuyorum, ya içimden gelmiyor ya da yazamayacak kadar dolu oluyorum. Telefonda ağlamaktan nefret ettiğim için arayabildiklerimi aramıyorum.

Dün Çeşme'de bir düğün vardı. Şimdi orada incir reçelli taze gevrekli kahvaltı ediyorlardır. Ne güzel balık pişiriyorlardır. Denize girilecek kadar sıcak değil ama belki limonata içiyorlardır. Sonra yeni yoldan Bursa'ya üç buçuk saatte varırlar. Bana sarılsalar.
Dün Şikago'da finallerin yaklaştığı bir gün yaşandı. Arkadaşları gittiler, o da yalnız kaldı. Bir konuşmaya kızdı, bir haber paylaştı ve genel olarak amaçlı bir gün geçirdi. Özledim.
Dün Tenessee'de yarışma devam ediyordu. Havlulara taktıkları pinleri değiştirdiler. Yemek yediler, kart oynadılar, güldüler. Ben de onların güleceği çok şey dedim ama güldürmedi. Kesin hiçbiri bavul düzenlemeye başlamamıştır.
Dün bir konser de vardı. İnsanlar dans etti. Görmedikleri insanlara sarıldılar. İzlerken gülüştüler.
Dün bir arkadaşıma stüdyodan sonra bana gelsene diye mesaj attım, stüdyodan akşam 9da çıktığı için gelmedi. Hamlet'in To be, or not to be'sinin yazısını yazdım. Sonra Camus'nün Yabancı'sını bitirdim. Piyano çaldım. Aptal bir Disney filmi bile izledim. Yemek yaptım, yedim. Kek yapmaya çalıştım, başarısız oldum. Bir şeyler okudum. Kalan fizik ödevlerimi bitirdim. Düşündüm. On buçukta uyumuştum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder