Pazartesi

nınını nınını nınınını

üsküpün içinde kumaş biçerler
kırk düğüm atmışlar sevda üstüne yoluna çıkarsa çöz getir bana
gibi sözler

livingston

arka kapak olmuşum.
garipseyen bir tek ben miyim?

Cumartesi

Haydari

SENİ DE YENİCEM EYPİİİİİ
KADERİN UMUMEP GİBİ OLACAK
Yanlış duymadınız

Sis + Tragedyalar III - 3 =

Perdelerimi açıyorum, açıyorum, açıyorum, beyaz mavi olmuyor, arada iki minik karaltı görüyorum, uçuyorlar, onlar uçuyorlar, ben sadece onlar olmak istiyorum.

Son Üç Başvuru

"Hız, hız hız
Hız, hız hız
Hız, yapmaaa
Canlara kıymaa
Hız, hız hız
Hız, hız hız
Hız, yapmaaaa
Canlara kıymaa"

Cuma

Yeniden ve yeniden ve yine kullanmadığım hediye fikri bulmakta çok zorlanıyorum.
Hediyelerimi beğenmezlerse ağlayabilirim. Keşke çok çok çok iyi hediye almayı bilen biri olsam.

Perşembe

UMUMEP

Geri al umumep! Geri al bana verdiklerini.

2- non-specific?

bugün editlettiğim üç eseye de aynı yorum yapıldı.
*
BIRAK BU KAFALARI
umumep senin bahanen olamaz, artık umumep senin hiçbir şeyin olamaz, lanet olsun lanet olsun lanet olsun
kendine gel, bir an düşün, ve artık lütfen bırak bu kafaları

diye bağırasım geldi ama kendime değil.
vaz-
geçtim

Ran'dan

alıntılamak gerekirse,
"korkak bir karanlık içindesin akrep gibi "
"midye gibi kapalı, rahat "
aynı zamanda kıvrılan bir ipekböceği
kırılgan bir kelebek -evet kelebekmiş-
ve bilumum tavşan benzetmeleri
bu gece.
çileklerime haksızlık edildi.

Çarşamba

But, Sir

What if this is what I care about
because it's the only thing I've been exposed to?
*
I got the post traumatic application disorder blues, I got them baby
Yea I got a big ol' p.t.a.d., and I got it on my mind
Dootdooroodoorooo
Yea I got a big ol' p.t.a.d., and I got it all the time

Bu şarkımın adı

12,300 karakter
başvuru editleri
ve istatistik sınavı

kısaca
1-bis

YET

ME


UMUMEP
UM
UM
EP
YETMEDİ

UMUMEP
YETMEDİ

HA
LA
UMUMEP
HALA
YET
ME

Salı

Derya Eski Kafası kapsamında

Tsikoudia sponsorluğunda
Raytap öncesi-sırası-sonrası
Dışavurum
adlı eser:

bir faslı kadar ispanyolum bu akşam
ve endülüs dediğin
şaldan ibaret
el matador
que significa
la vida

ve bir yastığa
yumruk, bir yandan levy
su eski rengi (eski, su rengi)
ne zil var ne gül, kırmızı
umumep, bir yaslı kadar kadeh-i keyfim
yetmedi mi umumep

Lütfen

bu gece hiç konuşmayalım.

What's this here?

This is my thinker box my mama dear
Thinker box thinker box ding ding ding doo
That's what they taught us in school

Keşke bu kadar kötü hissetmeseydim, her şey biraz daha güzel olabilirdi.

Pazartesi

Yıllık Yazısı

Keşke raytaplara daha önceden başlasaymışım, çok pişmanım
Bugün sadece dört kişiye yazabildim ve bu kadar duygusallığı kaldırabilecek durumda değilim
Yazınca güzel yazıyorum da,
Neyse.
Keşke 26 Aralık değil de
Şöyle bir 4 Ocak'a olsaydı deadline!

Rollin'

Evet evet iki buçuk haftadır piyano çalmıyordum
Sonra çaldım ve
Parçayı da unutmamış-t-ım
Oley.

Çarşamba

Interpretation Theory

this apple is poisonous
this apple is gold
this apple is on fire and
all of them are sold

Salı

çileğin çekirdeği

kadar güzeldi
elleri, gözleri
ve sesi kısılınca
-----

Bu arada,

"benim güzel hatrım yok mu" dedikten sonra ne kadar doğru olduğunun farkına vardım. ben ne güzel hatırlar için on yıl sustum, pişman değilim, ama benim güzel hatrım yok ki iki hafta dayanamadılar.
yazık bana
hiç yorum yok
yazarak kendimi güldürmeyi başardım

Pazartesi

hoşgeldiniz yasin bey
hoşgeldiniz yasin bey

Cumartesi

puf

bugün fındıkkıran gerçek olunca ağlamaya başladım
çocuk balerin ve baletler yeni favorim
artık mutsuz olunca çocuk balerin ve baletleri düşünmem yeterli olacak sanırım
bir tane minik gingerbread man bile vardı, çok şekerdi.

Cuma

benim de kabulüm gelsin artık :(

take that ironic shit OFF

uzun süredir yazılarım birkaç cümlelik.
düşünüyordum da, bir web log tutuyorsun, kimseye hesap vermen gerekmiyor ama aslında herkese hesap veriyorsun.
what are the indications of this?
zeki bir konuşma yapmayalı ne kadar uzun zaman oldu.
başvuru yapmıyorum. ne kötü. hepsini son dakika yazıp yollayacağım o olacak. hayır son dakika da değil, illa önceden bitirmek için önceden ama son dakika. acele gibi. ne bileyim.
kafalar kafalar, kafalarım karışıklar. kafam çok karışık.
ablam mezun oluyor. tören iki buçuk saat sonra başlayacak.
çok yağlı ve tuzlu bir kahvaltı ettik, ama karima diye atinalı bir kadınla tanıştık, Şikago'ya gelirsen annen olurum dedi, çok tatlıydı. toprak işte.
istatistik'ten yetmiş dokuz aldığıma hala üzülüyorum. başvurular beni bu yaptı işte. notuna üzülen bir ahmak. notuna üzülen bir ahmak oldum artık. gerçekten önemli olanın ne olduğunu kaybetmiş, notuna üzülen bir ahmakım.
kahretsin ceyn, kovuldun.
hangi decade'de filmlerde çok küfrediyorlardı?
ben kimim?
saçlarım niye böyle?
neden gözlük takmak zorundayım? daha doğrusu neden görmeden de rahat edemiyorum?
neden çilek ve böğürtleni bu kadar çok seviyorum?
neden çilek ve böğürtlene bu kadar aşığım?

h-z-n

iliadin'in burun deliğinden beyine olan yolculuğunu düşündüm de, dönüp dolaşıp aynı şeye geliyor:
"neşe" denilen şey bir yetenek.

Çarşamba

Human vs Human vs Technology

koskoca apple bir masaüstü göster yapamamış diye düşünüyordum.
bir kere daha kendi beceriksizliğim beni yendi.

Esef : Ma'al - Bana Üzüntü

sonra hatırlayınca bu kadar üzüldüğüme değmeyecek ama şimdi dayanamıyorum

Cumartesi

dec8

aaaaAAAaaa yee. sam madafakin panik.

Çarşamba

Tema müziğinin geldiği yer

"We lost our homes, we lost our wives,
Three strangers, what are we going to do?
Our divorce lawyer said she'd put a roof over our head,
Yes she came to our rescue.
She's where we go when our hearts are broken,
Where we turn when we finally learn
We lost the battle of the sexes,
Just call us the exes"

Hark! A Vagrant


Salı

Anubis

Su içerken, yutarken ya da, çok ses çıkarıyorum. Babam bunun muhtemelen durduğu açıda bir şekilde zorlandığı için olduğunu ileri sürdü. Birkaç farklı açıda denersem en sessiz -ve en rahat?- açıyı bulabilirmişim. Ama ben bunu neden yapayım ki?
Bunu neden fark ettim ya da üstünde neden düşündüm? Çok şanslı olduğum için, biliyorum. Şansım, ve şansım olmayan, odaklanamıyor olmam. 
Biz bir boşluğa atıldık. Hayır, hayat metaforu yapmıyorum.
Bir işe başvurmak nasıl bir cehennem olacak düşünsene...
Biz bir boşluğa atıldık. Herkes bize yardım etmeye çalışıyor ama kimsenin yardım edemeyeceğini biliyoruz.
Ben kendi yardımcı-ları-mın elini öpmek istiyorum.
Bize kimsenin yardım edemeyeceğini biliyoruz ama denemeleri, denemeleri kalbimizi bir el terazisine koymaları gibi.
Kalbimiz bir tüyden hafif gelemez ki...
Kalbimiz bir tüyden hafif gelemez. Bunu bilerek bir boşluğun içindeyiz ve yerçekiminin ne yönden geleceğini kestiremiyoruz.
Tek bildiğimiz, yerçekiminin bir yönden geleceği ve kimsenin bize yardım edemeyeceği.
Kalbimiz bir tüyden hafif gelemez ki.
Kalbimizin bir tüyden hafif gelmesi için kalbimizi yememiz gerekiyor. Bunu bize yardım edemeyecekler yapmaya çalışıyordu zaten, ama basit hayatta kalma içgüdüsü: izin vermedik.
İşte bu nedenle kalbimizi kendimiz yememiz gerekiyor.
Bunu yapmak istemiyoruz. İstemediğimiz için olabildiğince yavaştan alıyoruz ama, yerçekiminin geldiği sırada hazırlıklı olmak istediğimiz için de tamamen durmamız mümkün değil.
Bize kendi kalbimizi yediriyorlar.
Kalbimiz bir tüyden hafif gelemez, ama bunun için çalşabiliriz, tam da bunu yapıyoruz.
Biz bir boşluğa atıldık. Herkes yardım etmeye çalışıyor ama kimsenin yardım edemeyeceğini biliyoruz.

Pazartesi

Minimal Pişmanlıklar

şimdiki aklım üç yaşımda olacaktı var ya
daha çok bağırırdım
kesinlikle daha çok ağlardım
ve HERKESİN kucağına otururdum
***
"aww yiss"

Elime kurumuş yılbaşı çiçeği battı

... onların da insanlığa en yakınlaştığı an, ökseotu altında öpüşmek diye bir inanışları olduğunu öğrendiğim andı. Ben de ökseotu altında öpülmek (öpüşmek? olmalıydı) istiyorum. Bence gelecek konusunda umutlu olmanın, gelecekten mutluluk beklentisinin en güzel hallerinden biri. The Hours'a göre mutluluğun ta kendisi.  Sıcacık ve tatlı, düşünsene? *gülümseme*
Günlük -ve biraz daha fazla- sakinleştiricisözler dozumu aldım, huzurluyum. Çevremde çok değerli insanlarım var. Ne mutlu bana.

Pazar

Blogumun gidişi

Blogumda herhangi bir entellektüel yakarış yok. Başta bir iki olmuştu, ne güzel demiştim. Şimdi sadece beyin kusmaları ile dolu. Beynim kusa kusa bir hal oldu. Beynim ne, beynim nerede, beynim ne yapıyor bilmiyorum.
Bir şeyi çok kaşımak geliyor içimden şu an. Tırnaklarım bu kadar kırılgan olmasa yeni koltuk kumaşı çok uygun aslında. Neye kızdığımı biliyorum ama neden bu kadar kızdığımı bilmiyorum. İçimdeki duygu öğütücü (evet ona bir ad verdim) çalışmıyor gibi. Hani o sağlıksız olan o içe atma var ya, işte onu yaptım ama öğütemiyorum. Gözümden ateş fışkırmasını istemiyorum. Dudaklarımın büzüşmesini istemiyorum. Sessiz ve tatlı konuşmak istiyorum sadece. Kendi kendime uyku getirir gibi. Kalorifer bu kadar sıcak olmasa battaniye altına girmek istiyorum. Bugün fazladan üç saat uyumuş olmak istemiyorum. Çok iyi yaptığım için kötü olduğu zamanlar yapamamayı istemiyorum.
Yarın okula gitmek istemiyorum. Yarın yalnız kalmak da istemiyorum.
Beynim neden bunlarla dolu? Düşünmek istiyorum kafa yormak istemiyorum. Nefret-etmek-istemiyorum. Kaşımak istemek istemiyorum. Bunların hiçbirini istemiyorum düşününce. Yok olsun istiyorum. Yok olsunlar. Kalmasın. Bitsin istiyorum. Eriyerek bitsin ve bir daha geri dönmesin istiyorum. Bağrımın ortasına vurmak zorunda kalmak istemiyorum. Acımasın istiyorum.

Very slow decay

"I tried to leave you, I don't deny
I closed the book on us at least a hundred times
Then wake up every morning by your side
The years go by, you lose your pride
The baby's crying, so you do not go outside
All your work, it's right before your eyes
Goodnight my darling, I hope you're satisfied
The bed is kind of narrow but my arms are open wide
Here's a man still working for your smile"

Adama biraz uçasım var ama güzel yine de.

Cumartesi

Gerçekten,

BURADAN UÇASIM
***
nefes aldım nefes verdim

Perşembe

Independence

Kırk dakika uyumam gerekirken iki saat uyudum. Çok kötü bir rüya gördüm ve kafamda Your Woman-White Town çalıyordu.

Çarşamba

Ramona-4, olana kadar

Bu arada, evet, yaptım, bugün arkadaşım desktapımda benim çizdiğim hipster ağacı beğenmeyince desktapımı değiştirdim ve çiçek resmi yaptım. Çiçek resmi. ÇİÇEK resmi. Pişman mıyım? Göreceğiz...

Ben

Beceremiyor olabilirim ama çabam ve cesaretim için takdir edilmek istiyorum

Salı

Ramona-3, sanırım

Hani insan çocuklarını bile karşılaştırırmış ya,
arkadaşlarını,
ebeveynlerini,
kardeşlerini.
Benim ayıbım da -farkında olmadan- cenazeleri karşılaştırmak oldu. Mezarların güzelliği, avlunun kalabalığı gibi değil. Cenazelerimi.
Dedem öleli sadece yedi gün oldu. Onun artık madde olarak var olmadığının daha farkına varmadım ki. Yirmi ikinci günde anlayabilirim belki. Şimdi o sadece en son elini öptüğüm şekilde, odasında maç izliyor ve ben bahçenin karşısında olmak yerine suyun karşısındayım. Ben olmadan da devam ediyor, sonra ben geliyorum bir gün ve yarım saat soğuklardan trafikten bahsediyoruz.
Daha kötü bir şeyin farkına vardım ama. "Ablası o kadar seviyordu ki onu yanına aldı" diyorlar. Ama halamın hayatımda daha derin bir yer etmiş olduğunu hep biliyordum, neden şaşırıyorum, neden utanıyorum? Dedem ben küçükken sigara kokardı, o yüzden onun kucağına oturmayı sevmezdim. Sonra sigarayı bıraktı, beraber çiçek resmi yaptık. Ben turuncu arttı diye tuvalin en üstüne kuş ayağı kondurmuştum bir çift. Kuş uçuyor da sadece ayakları kareye girmiş gibi. Ortaokulu Galatasaray'da okumuş, Fransızcası varmış eskiden, öğrendim.
Sonra halam öldü. O gün dedem yürüyememeye başladı. Yüzü çekildi yavaşça.
Ben halen ona bakıp saçsız bir halammış gibi ağlıyordum.
***
Dedem ehliyet sınavını bir türlü geçemezmiş ama işe her gün arabayla gittiği için ona Kimble Necdet derlermiş. Ara yolları çok iyi bilirmiş.
Bugün bir dönüşü alamadığım için Güvercin'e kadar gidip oradan dönmek *u dönüşü* zorunda kaldığım zaman dedemi düşündüm. O da içine kapanıktı, ama ben onu hiç tanıyamadım ki. On sekiz yılda hiç tanıyamadım ki.
Bugün üzgün olmamın nedeni buydu. I felt my grandfather's absence only in relation to my great aunt's. Bunu Türkçede cümleleştiremedim, İngilizcede de başarılı olduğum söylenemez.
***
Bugün çok iyi -de- hissettim. Kafamda bunlar olurken dışarıda da güzel şeyler oluyordu çünkü. Bunları paylaşabildiğim arkadaşlarım. İlk kez arabada radyo dinleme deneyimim. Okul-sınav dertleri. Hayat tabi ki devam ediyor. Ben cenazelerimden birinden bu kadar çabuk vazgeçmemeliyim gibi hissetsem de eskiden bayramdan bayrama görüp, lösemi olduktan sonra düzenli görüşmeye başladığım -dedem- Gevur Remzi cenazemden de en az bu kadar hızla vazgeçmiştim. Ben on sekiz yaşındayım ve bu işlerin nasıl yürüdüğünü tam kavramış değilim. Şimdi sadece elimdekilere ve etrafımdakilere minnettar olarak kendimi çalışmaya ver-meye çalış-acağım.

Pazar

bu haftanın temasını "distraction" ilan ediyorum.

(" için: alt-ctrl-i)

bir de inci: distraction kendi ellerinle kazıyınca da distraction oluyor.

Cumartesi

Yarım kalmış düşüncelerim ne de
Hani kısık sesle kendine şarkı söyleyen o küçük kız var ya

Cuma

aaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAA

Perşembe

*babam eskiden noktürnleri çok kırılganlar diye sevmezmiş, baktı tam sana göreler dedi, üzülsem mi bilemedim*

Salı

Orkester

Eskiden ilişkiler mektupla yürürdü.
Ayranları da portakalların yanına koyuyorum.
Bu dünya hazırlık maçı gibi bir şey zaten.
Derya benden de büyük.
-Geleceği ziyaret etmek isterdim dersin.-
Bu eve Derya'nın doğumunda gelmiştik.
İpek çalışıyor n'apsın.
Şebnem de Mehmet de sabahları çok nemruttur.
Bak bütün burası Almanya'dan gelecekti, yukarı hiç çıkmadık.
Aman çerçeveyi kafadan yaptırma.
Bu çatlaklar betonun gerildiğini gösteriyor bak.
Sen on tane koy, gerisini tamamlarsın.
Ihlamur içsin bak, balla biberle.
Adana'dan Sevinç. İstanbul'da şimdi.
Gönüller bir olsun.
İkindi de iki buçuktaymış, dört buçukta hava zaten kararıyor soğuk da olur.
Dünürler yakın yatacak yani.
Börek vereyim?
Resimleri gönderdim ben. Anneme de gösterdim.
Hep sabah beşte karşılaşıyoruz sizle.
Ayakta kaldın.
Biz doktoruz bulaşır mı öp öp.
Ya birbirinizi feysbukta bulamadınız.
Kuzu gibi kuzu. Kuzu gibi.
Ağva'nın denizi çok vahşi.
Köyden köye.
Önemli tabi, akılda kalsın, koca bulmak kolay mı?
Bu asansörü iyi ki yaptırmışsınız.
Börek vereyim?
Ben de ilk kez ziyaret ederim belki.
Çiçek için yarım milyar mı, pes.
Üç ayda çöküyor toprak.
Bizim dolap ağır.
Ayakta kaldın.
Gönüller bir olsun.
İzmir'e gider gelirdik.
Evlenirken Mehmet'le bir konuşsaymışım keşke.
Olsun bana bulaşmaz.
Bugün Yeşim'in doğum günü.

Pazartesi

Hiç ölüm haberiyle uyandın mı?
***
Ölüm hayatı perspektife koyuyor. Halamın öldüğü gece kıkırdayarak uyanmıştım.

Hamam, from Persian hammām

Bugün, Bursa'dayım ve hastayım diye annemle hamama gittik. Aslında cildim hassas diye kese bana zararlı, ama hamama gidince kese yaptırmadan olmuyor. (Kadın programı sunucusu gibi hissettim :S ) Çocukluğumdan beri kese yapılırken bu kadar canımın acıdığını hatırlamıyorum. Sonra baktım, keseleri gerçekten çok sertmiş. Aslanağzına oturmayı hiçbir zaman yapamadım. Çok sıcak suyun üzerimde garip bir etkisi var. Ilık suyun rahatlatmasından da farklı bir etki. Yabancıların cleansing dediği his olsa gerek. Abla bana güzel bir sabunmasajı yaptı. Aslında güzel bir masaj değildi ama köpük üstümden akıp giderken başka bir şey düşünemiyorum. Bir o bir de göbektaşı. Çemberlitaş'taki göbektaşı çok daha sıcaktı, belime iyi gelmişti. Buradaki biraz küçük ve daha ılıktı, o yüzden üstünde yattıkça ısınıyormuş gibiydi, ama yine de kubbeye bakarak uzanmak küçük hissettiren bir şey.
Hala hastayım. Ama daha iyi hissediyorum. En azından hasta olduğum için üzülmeyi bırakmalıyım. İnsanlara yıllıkyazısı yazmalıyım ama hiç o kafada değilim - umarım tatil bitmeden o kafa gelir, yoksa çok mümkün değil. Bir de örliden beri tamamen bıraktım, tekrar başlamaya çok üşeniyorum. Neden bu okul? Siz bana Neden ben? konulu bir esey yazıyor musunuz ki alırken? Allahalla.

Perşembe

Talk about identity confusion


私に必要なのは、赤い髪です

Pazartesi

Bazinga

Bugün markette ben konuşmadan benimle bütün bir konuşma yaşayan bir insanla karşılaştım, ama sonra düşündüm tabi neden selam vermiyorum ki sanki, annemlerden sık görüyorum kendisini
Bir de yemeksepetinin canlı online yardımını denedim, bu hafta çok sık kullandım onu
Ve Victoria's Secret yeni yıl defilelerinde kesinlikle kadınlar şarkı söylememeli, sahneyi kapışmaya dönüyor, oysa erkekler kenardan izlemeyi biliyor, bence

Çarşamba

Ramona-2

Evet, yaptım.
Sağ aynam çarpıp kapandı,
park yeri arama en az -toplam- yirmi dakika ekledi
ama değdi.
Bir daha yapar mıyım?
Bakarız.

Pazartesi

interaktif post: minik sevgi dokunuşu

Bunu okurken shot yapman için numaralar koydum.

Bugün babam geldi, beraberinde ehliyetimi 1 ve -evet- arabaanahtarını 2 da getirdi. Bugün de ne çok işim var derken Ben de turlamaya çıkarız sanmıştım dedi, yemek getirdiği için ben de evet dedim. İstanbul trafiğinde ilk deneyimim, evden piyanoya giden yolda, iş çıkışı trafiğini milimle atlatmış 3 şekilde gerçekleşti. Asıl planı, piyano dersine arabayla gitmemmiş, böylece ne yürürken zaman kaybedersin ne de taksi parası verirsin dedi. Ben hala tam inanmıyorum olanlara. Araba- Ramona diyesim var çünkü mutlaka ve mutlaka bir adı olmalı, babamların lisedeki efsane araba Ramonaları ve ona nasıl on beş kişi sığdıkları konusunda öyküler, mitler... Aslında çok üzücü, arkadaşları Yusuf'un annesi yokmuş, babası da ölünce ona kalan tek şey Ramona olmuş- benden daha yaşlı, çocukluğum arka koltuğunda geçti, Bebo y Cigala 4 ve Cohen'i 5 o arabada öğrendim ben. Haliyle koltuk ayarı harika değil 6 - zamanına göre muhteşem teknolojiler olsa da.
2 SAAT ARA - kaç shot yaptığına bir bak
Bu şekilde geri geri çıktım 7, ve trafikten çok vahşi orman olan yola döndüm. Her şey iyi gidiyordu ama bir şekilde babam karşıdan gelenlerden çok korktuğum için sağa çok yakın gittiğimi 8 söyledi. Piyanonun oraya kadar gittik, hatta hala ders vardı içeride 9, sonra dönüş yoluna geçtik. Gayet güzel gidiyorduk ki -hayır benim ödüm patlıyordu 10- sağda yolun yarısına park etmiş olan adama arkadan 'sevgi dokunuşunda' bulundum 11. Adam halimi görünce güldü 12 ve sorun olmaz, şimdi çıkarken tam sol yapsın 13 dedi babama 14.
2 SAAT ARA - shot yapmayı abarttın, bu sadece bir blog yazısı
Park etmeye geldiğimizde midem bulanıyordu 15 o yüzden babama bıraktım 16. Üzüldüm, ama Oo çarpmadan olmaz şanslısın 'minik sevdin' arabayı 17 diyerek beni teselli etti babam ve Türkçe sınavın varmış ya ona çalış en iyisi 18 diye beni bilgisayar başına yolladı. Annem güzelçorba yapıp göndermiş o yüzden mutluyum 19. Benzin parasını karşılama konusunda herhangi bir çözüm sunmadığı için 20 heyecanlanmayalım.

PS. Benim yerime de eğlen. Şu an O KADAR  yorgun hissediyorum ki!

Perşembe

Kaçırdığımın Kanıtıdır

yo, azizim, iyice şaşırdın sen de
ne hissedeceğini bilemeyen bir insandın da
bu kadarı da olmaz yahu
insaf, el insaf
rahat mısın, değil misin
sen, sen iyi misin?

üç tuş çeşidi,
hatırlarsın tuş diye yazmıştın
al işte buraya da yazmışsın
biri sana bakıyor, yanında
birine sen bakıyorsun, karşında
biri de hep olduğu yerde
iki hafta diyor
iki haftaymış akılsız

yo, azizim, iyice şaşırdın sen de
ne diyeceğini bilemeyen bir insandın da
bu kadarı da olmaz yahu
insaf, el insaf
rahat mısın, değil misin
deli misin sen nesin?

üç tuş çeşidi,
hatırlarsın tuş diye yazmıştın
al işte buraya da yazmışsın
birine saçmalıyorsun
birine bakamıyorsun
biri de hep olduğu yerde
iki hafta diyor
iki haftaymış akılsız

yo, azizim
bu olacak gibi değil
ne yediğin nane ne dediğin
rahat olmadığını da biliyorum zaten
sırf kayıt olsun diye
bakınca al işte buraya da yazmıştım dersin

Salı

TSUKODIA

dörtşat

adrenal-in

Gelecek bölümde:

Derya ehliyetini alabilecek mi?
Derya'nın kan grubu gerçekten de B+ mı?
Derya'nın ehliyet harçlarını yatırabilmek için yeterli parası var mı?

Hepsi Salı gecesi 1'de, S.B.T.B.'de

diyorken sana çok özel spoiler:
Saatler ve saatler süren beklemeden sonra Derya ehliyet alamadı. Üstelik hazır olmasına rağmen alamadı. Ehliyet uğruna bir kez daha Bursa'ya gitmesi gerekecek. O kadar siniri bozuldu ki, sadece uyumak istiyor. Bir de yarın okula da gelmek istemiyor. Üf.

Çarşamba

SUBMIT

keşke sarı olmasaydı, sarıyı sevemedim
ama yine de submit ettim!

içimdeki heyecan-ı submit-i kış
bana bahar, sevdalıya bahar, gönlümüzü almış
ya edemeseydik bu koyu güneşi yolcu
boşver derya, yolun başka, başka yolu;
günler yine güzel yine mesude olurdu

bursa'da yağmur

outside my window, the world has gone to war,
are you the one that i've been waiting for

Pazartesi

nedense aklıma geldi, olimpics closing ceremony'nin bir bölümü ne güzeldi yahu

Pazar

21.10.12

Bu sabah kendime french toast yapmayı denedim, oldukça çirkin oldu. Bir de şimdi etraf tereyağı kokuyor :/

Cumartesi

Kafalar vol.1

+bir zamanlar, kafalar varmış.
 bir kafalar, iki kafalar, üç kafalar, dört kafalar...
 bu kafalar beraber huzur içinde yaşarmış.
 bir gün hepsi üzülmüş,
 ama birbirlerine sarılmışlar.
 sonsuza kadar mutlu yaşamışlar.
 son

:(


Bırak biraz için yansın
Çünkü sen
Kararlısın

Çarşamba

kapkeyk

Evet, Mitt'in klasörler dolusu kadını varmış.
Böyle zamanlarda kalifiye olmaya uğraşmak yerine evlenip stainless steel mutfağımda süslü pastalar yapmak istiyorum çünkü.

Salı

Şaka

yapmıyorum
bayram dediğin
adem elmamızda bir kelepçe

Pazartesi

Ted

Gerçekten komik olabilecek bir filmi bu kadar kötü yapmayı başarabilmelerine şaşırdım.
BU KADAR kötü.

Cuma

Yine bir cumartesi sabahı

Bursa'da uyanmanın şaşkınlık-huzur karışımı duygusu içindeyim. Babam, sabahın köründe beni öpüp üçüncü kızıyla ilgilenmeye (kötü duyuluyor ama çok güzel) İstanbul'a gitti. Akşama dönecek. Annem de ondan bir iki saat kadar sonra yanıma geldi, yorganın altına girdi. Uyuduk. Sonra o kahvaltı heyecanıyla kalktı, bense esey düşünceleriyle yatakta biraz daha zaman geçirdim.
Dün, ehliyetimi alamayacağım haberini alınca biraz üzüldüm. Sanki çok büyük bir şeymiş gibi delicesine heyecanlar yaşıyorum çünkü, üstelik bunu insanlardan saklamayı beceremiyorum bile. Her zamanki gibi uyudum, evden çıkarken de motivasyon gereği hissettim. Yanlış tahmin etmedin, yusi sweatshirtümü giydim. Aslında motivasyonuma pek katkısı olmadı, çünkü bir elbise kadar büyük bana, ama yine de armayı sık görmek bana düşündürmedi değil açıkçası. Sonra kendime baktım, ve bir kırılganlık anında çok sevgili ve tırnak aç topuklu tırnak kapa botlarımı giydim. Acıklı olan şu ki, bu beni gerçekten daha mutlu etti.
Tabi bütün bunlar annemler üzerinde ciddi bir şok yarattı. dış kapıdan yürürken (duyan da Love Story'deki malikane sanacak) çeneleri düştü ve bir süre vah vah biz bitmişiz haberimiz yok bakışlarıyla izlediler. Saçım da uzamışmış.
Sonra dün nasıl uyudum hatırlamıyorum bile. Ama bu akşam bizde ocakbaşı varmış. Yıllaaar yıllar sonra ilk kez tanık olacağım bir ocakbaşı. Eski dostlar (derken tabi ki annemlerin eski dostları demek istiyorum), ben küçükken elli yaşında olup artık yetmişine merdiven dayamış dedeler, ne olursa olsun ince kalmakta direten yaşlı teyzeler, bir de kulübe yeni katılan ve Derya ablan Robertte okuyor diyen genç çiftler. Nasıl bir sosyal deprivasyondaysam ilk kez onlarla yemek yemeyi neredeyse dört gözle bekliyorum. Dört gözle beklemek abartı oldu. Ama onların rakı muhabbeti güzel olur mesela, dünyayı kurtarmaktansa aşktan bahsederler, sevgiden bahsederler, felsefe yaparlar ama hiçbirinin iddiası yoktur. Kafamda böyle en azından.
Gerçi başıma geleceği ben biliyorum. Kızım yirmi kişiye bir kahve yapıver zahmet olacak. Gerçi o yirmi kişinin onu daha hala kadehlerini tutuyor olacaklar, yo Yeşimcim siz için kahvelerinizi sonra çay demleyince onu içeriz. Kızımız da pek hamaratmış. Oğuz amca gelin gel şakası yapar. İbrahim amca var mı bu akşam bilmiyorum, ama o Fransız ekolünün radikal bir örneği. Yanından geçsen kadınsın diye yer verir, kapı tutar, sandalye çeker. Çok küçükken (beş yaş gibi) evlenmek istediğim adamlardan biriydi. Biraz daha büyüyünce İstanbul velimin kocası olan Mehmet amcaya yazıyordum Edward Norton'a benziyor diye. Ne garip, gidip babamın arkadaşlarının -da- kucağına otururdum, hatırlıyorum. Sakiliğe bak.
Şimdi kahvaltı zamanıdır. Uzun süredir doğru düzgün kahvaltı etmedim.

Perşembe

kafa bulantısı

+ Müjde Ar Fahriye Abla'nın filmini çekmişti biliyor muydunuz?
- Ama hangi genre'da?

+ Darf ich auf die Toilette?
- Nein, ich bin noch nicht fertig.

+Können Sie wiederholen bitte?
- Nein, ich bin noch nicht fertig.

+ Ich hab das nicht verstanden.
- Ich bin noch nicht fertig.

gibi çirkin şakalar yaptım hep.

Cumartesi

uzun kazak

meraba, çok garip kafalardayım, sürekli 40 dakikalık şekerlemelerle geçiyor günüm.

bu sabah nedense yedi buçukta fırladım (nedense değil, sevgili antibiyotikimi içmek üzere) ve büyük bir aşkla istatikstik ödevimi yaptım. neyin kafasındayım?
sonra dış dünyayla bağlantı olsun diye dışarı çıktım, para çektim sebze aldım kendime yemek yaptım. sebzeyi alıp eve gelip a yok ya ben nohut yiyim dedim, sonra nohut pişmedi. çiçeklerimi suladım, füsunkar solacak diye çok korkuyorum (nahide çoktan soldu bile). kırmızı olanına füsunkar, beyaz olanına nahide adını verdiğimi ben de bilmiyordum, neyin kafasındayım? nahide genç kız demek, füsunkar büyülü demek. hayallah. dizi izleyerek internetimi de bir kez daha bitirdim. bu kez kendiliğinden kapandı bile.
herkes benden tutku istiyor ihtiras istiyor ne yazımda ne sözümde en ufak kalıntısı yok. ne var, tutkularımı alenen ortaya dökmek mi zorundayım, bu neyin kafası? ne yazıcam ben eseyimde, eseylerimde? gezgin veli diye bir karakter varmış benden sana ipucu. zaten vazgeçmişim onca şeyden.
o değil de zehirlendiğimden beri mideme de kötü davranıyorum ne yalan söyliyim. köfteci şaban usta olsun, gece geç dondurması olsun kötü şeyler bunlar ama emedur'suz güzel gidiyor. bir de baktım roxin'le alkol için türke bişey olmaz yazıyor, ama sanırım fizyolojikten çok sosyo/psikolojik bişeyler var orada zaten, bunun analizini de mümkünse internette yazılı yapmayayım.

şimdi bir şekerlemenin daha zamanı geldi. uyanınca ilham gelsin istiyorum. zeytinyağlı fasulyeyi de atmam lazım, kaç günlük oldu bir daha zehirlenmeyelim.

Cuma

Aşık olmak hep kötü hep kötü bir şey sanıyordum. Bazen değilmiş.

Çarşamba

AAAaaaaaAAAAAAeeeeeaaaaaaaAAAAAAaaaaa Sevimli Hayaletler büyümüş eeeeeaaaaaaaaaoooooooAAAAA

Patates vahşeti

Istatistik kitabını yazan amcalar bence çok eğlenmişler.
''Math box'' (Japonca gibi söylemeye çalışınca daha da komik oluyor) gibi bölümleri var ve '' ''Putting a hat on it'' is standard Statistics notation to indicate that something has been predicted by a model. '' gibi şeyler yazıyor.
An itibariyle bloguma ayda mean=26, st dev=13.76, min=3, max=38 post atıyorum,
Eheh.

Öf ben yine antibiyotik alıyorum. Vücuduma giren kötü bakterilere bir dur!
Bir de ilk kez ateş düşürücü olarak Buscopan alıyorum. Fazla beyaz. Yarıya kırılabiliyor olmasını da sevmedim. Eskiden ne güzel Parol gibi bildik tanıdık şeyler verirlerdi.
ACABA ON SEKİZ OLDUM DİYE Mİ DEĞİŞTİRDİLER? Vouv, komplo teorisi. Yavaş yavaş tüm medikal yaklaşımları değişirse? Ya serum vermekten vazgeçerlerse? Ben ne yaparım o zaman? Acillerde NASIL UYURUM o zaman?

Yaa of benim monologum bu olmalıydı. Çok gerçekçi, çok inandırıcı yazabilirdim. Tess'ten de sadece 50 sayfa okudum. 50 sayfa daha okumam lazım. Keşke daha büyük yazılı bir edisyonunu aldırsalardı. ACABA ON SEKİZ OLDUK DİYE Mİ DEĞİŞTİRDİLER? Vouv, sakin olmalıyım. Hehe. Bir de piyano dersimi kaçırmak istemiyorum. Acaba üçe kadar daha iyi olur muyum? Gitsem bir işe yarar mı? Gidersem NASIL ÇALARIM?

Delirmedim, yine olsa yine spamlerim.

Pazartesi

başlamışım bitirmemişim bir öykü


''Your eyes,'' he said, ''your eyes were what gave you away.''

It was late September, when everything felt as though it was ending, that he started having chest pains. He didn’t want to see his regular doctor, who would simply not let him drink any more, so he went to see a doctor in a small office way uptown. It was late September, and everything felt as though it was ending.

The doctor was an ordinary man, with somewhat higher education than most, and he didn’t hesitate to make friends with his patients. ''A huge mistake,'' he thought. ''He cares too much.''

It turned out not to be lethal at that point, because this was his first, but he had to quit drinking at some point – his body was just too old to handle so much alcohol. He repeated, ''I’ve come here not to quit drinking, doctor, what else do you propose?''

The doctor looked out. ''He looks a little bit like the pictures of Breuer,'' he thought. He said, ''I’m not afraid to die, doctor, but I need to die a reasonably comfortable death, having lived a moderately content life. Drinking, drinking is essential for the latter part.''

''A curious wish'', the doctor said. ''A need'', he corrected. They looked at each other in silence for a short moment. ''Tell me, do you live alone?'' ''I live with my wife'', he answered. ''Do you have kids?'' ''One. She’s away.'' ''Away?'' ''Away.''

The doctor prescribed weekly visits as a part of his exercise and told him to try to drink less. Maybe even take his wife out with the spare money.

He left the doctor’s office having promised to come back in a week, although he didn’t know why. It took up quite some time to come uptown.

Perşembe

Turuncunun Fransızcası ne acaba

Her sabah kalktığımda sis tabakasının içinden parlayan turuncu ışıklara bakmak çok huzur verici bir şey.
Acaba sis nasıl huzur verebiliyor, tam ters etki yaratması gerekmiyor muydu?
Aynaya asılacak disko topu alıp direksiyon sınavına götürmek istiyorum. Sonra elimdeki şişeyi vitese takmaya çalışıp ''Hocam bu sıkıştı burada yau'' demek istiyorum. Ama bunları sınavda yapmaktansa valide hanımla peder beyi böyle şaşırtmayı düşünüyorum bir noktada.
Aynaya asılan disko topu... Hehe.
My blog, my blog, my pretty blog whose hair I comb.
Bloguma şarkı yazdım böylece.

Çarşamba

Halam, yine halam, yine halam...

Moralim -ve sesim- yerlerde sürünürken yine halamı hatırlatan bu yazıyla hem biraz doğruldum hem biraz daha buruldum.
Ben yine halamı özledim. :(
Today, I let it get to me.
Today, I let all the secret you're-not-good-enoughs and the obvious yes-it's-yous get to me.
Today, I don't keep my posture and smile every time I'm commented on. I don't nod and say, yes, I don't say, well, and I certainly don't say, you are right.
Today, I don't try to seem as if I'm not vulnerable at all, as if I'm the strongest person you've ever seen, as if I, don't, care.
Today, I'm fragile, I'm delicate, I'm brittle like I really am.
Today, I curl up like a ball under the covers, wrinkled as a raisin and sour as lemon.
Today, I cry because you keep telling me that my personality, the one I've been working on forever to fit what really matters, friends, is not okay. I cry because you tell me, yes, people may like you but you won't survive. I cry because you tell me you need to change, change, change, change, change, why aren't you changing?
Today, you tell me that with my personality, I shouldn't even try.
Today, I let it get to me.
Today, I try to cry it all out like I usually do, I try to scream the pain away, but there is, no, sound.
Today, I can't scream because I can only take deep and interrupted breaths.
Today, I try to cry the fragility out and, I, fail.
Today, I tremble with each breath.
Today, I think, please, let it stop.
Today, I can't open my eyes because they are swollen shut and I can't breathe because my nose and my throat are closed up.
Tomorrow, I seem as if I'm not vulnerable at all, as if I'm the strongest person you've ever seen, as if I, don't, care.
Today, I let it get to me.

Pazartesi

k-t-b : mektup

Belki de arkadaşlık, gerçekten arkadaşımın dediği gibi deliliği paylaşmaktır.
Deliliğimi paylaşabildiğim için çok şanslıyım. Teşekkür ederim.

Tencere ve tavalarda seramik teknolojisi kadar beyaz, Ajda Pekkan'ın Petrol reklamı kadar çoraplı, Nutella kadar kaşığa yapışkan, domates suyu kadar kızgın, yuvarlanıp top olmuş bebek kadar huzurlu, eli tutulmuş bir kelebek kadar mutlu...

Pazar

Sekiz kol-bacak aynı anda içe doğru kıvrılmaya başladı, kafam nerede, kafam kayboldu.

Yok hayır bununla bitmedi. Bindiğim bir trenin rüzgar alan ağzına oturmuşum. Bu kez gerilmiş naylon tabaka beni dışarıya itti, itti, itti, ama benim ayaklarım yoktu.

Binbir ateş böceği, ateş böceği olmasın uydu, binbir uydu bir tek bana düşmanmış. Mavi, yeşil ve beyaz olanlar gözümü oydu, kafatasım zonkluyor, beynim nerede.

Boğulan o ikisinin kemikleri dayanmış. Tamam kalçam ortada mı, yollar mı karışmış ne. Bir iki pamuk topağı sıkışmış beynime ama benim kafam nerede, kafam kayboldu.

Şimdi ciğerlerimden ikisi de deniz kokuyor, temiz kokuyor, tuz kokuyor, olsun. Asfaltta ezilmiş kadar pelte ellerim varmış, parmaklarım bir siyaha uzandı bir beyaza, dizlerim nerede.

Kendini tutamayan bacaklarım içe doğru kıvrılmaya başladı, dirseklerim yoktu, beynim zonkluyor, ben neredeyim.

Cumartesi

Yarın, bu zamanlarda.: İlkin Öldürdüler Beni

Yarın, bu zamanlarda.: İlkin Öldürdüler Beni: ilkin öldürdüler beni. susmak asaletimdendi. -hayır, değildi.-  ...

Hayyam iyi yazıyorsun allahiçin

Mantık dediğin domates taneciği

Domates suyu kaynarken önce kabarcıklar, minik domates taneciklerini çok ağır bularak bastırılmış gibi çıkarlar. Sonra, kızdıkça, daha güçlenerek tanecikler izin vermediğinde patlamaya başlarlar. Bir nokta gelir ki, bütün kabarcıklar anlaşmış gibi aynı anda çıkarlar. Nereye kaçacaklarını bilmeyen tanecikler, bir oraya bir buraya savrulurlar ama kabarcıklar tanecikleri dinlemezler. Böyle devam ederken su azalır, domates suyu iyice koyulaşır ve tanecikler böylece güçlerini geri kazanmış olurlar.
Bu noktada su eklemezsen dibi tutabilir.
Ben de kendi içimde birine kızarken aynen böyle hissediyorum.

Cuma

İkinci Cuma

Electrochill-kukuwave-beatlounge-metaldubstep konseri bulup eksiğimi kapamak istiyorum.

Pazartesi

Saç ve boğaz üstüne minicik bir beyinkusması

Fark ettim ki,/Yıllardır bulduğum o küçük saçlar/Evet, yıllardır/Sana değil de bana aitmiş./Evet, alnımın biraz yukarısından düşenler/O saçlarmış/Sana alerjim olmalı/Sana oldukça alerjim olmalı/Baksana, yanında saçlarım dökülüyor/Ama onlar döküldükçe ben de senden dökülüyorum zaten/Ya, yıllardır toplayıp attığım o saçlar/Sana değil de bana aitmiş.

Pazar

dip:
http://yarinbuzamanlarda.blogspot.com/2012/08/annem-olmedi-onu-topraga-ektiler.html

son bir link

NECO
NÜKHET DURU

Bağlantılar

Reklam izlerken karşılaştığım bu şarkı ve sonrasında benim için daha fazla şey ifade eden bu şarkı ile evde bir pazar günü geçiriyorum.
Bu fotoğraf hakkında bir essay yazıyorum, yazarken bu günleribu kitabı ve sonrasında bu sözleri hatırlıyorum. Bu şiiri okumaya çalışıp anlamıyorum.
En önemlisi, bütün bunlar olurken arkada sadece bu var.
PS. Bu şarkıyla da aynı markanın reklamını izlerken tanışmıştım. Bir televizyon bir de araba reklamlarının müzikleri etkiliyor beni sanırım.
PPS. Fark ettim ki, insanlar kış giysilerini giymek istiyor. Bahar, neden bu kadar zorsun? Bahar, en sevmediğim adsın. Bahar, öykümde kötü kalpli kadındın. Bahar, beni hep ağlatıyorsun.
Post PPS. Dördüncü sınıf hocam bana hattat gibi yazdığımı söylerdi. Hattat sözcüğünü oradan biliyorum. Heh-yazı gitti, sözcük kaldı. Güzel yazmayı ben de isterdim.

Cumartesi

Sen bir su öküzü bile değilsin.

Yavaş yavaş battığım belli oluyor mu?
Hadi, son bir gün.


Bir de, unutmadan, bazen havai fişek sesleri beni ÇOK üzüyor.

Perşembe

Öyle değil mi ama, şu hayatta bi ikoncan olamadım.

Son bir gün

Bugün, bulimia'yı tanıyalım.


Benim kafamın patladığı kadar başkalarının kafası patlasaydı. Bu bir keşkeden çok, soru olsa gerek, belki. Kaynayan şeyler.

Çarşamba

venzdey sep tvelv

Fantastik hissediyorum! Bence bu hiç sağlıklı değil.
Piyano örtmenim evlenmiş, eh belli olmuyor değil. Şirin şirin konuştu böyle, sonra bi ablamı evlendirdi kendi kendine, evli değil deyince darısı senin başına deyip göz kırptı. Sonra konuştuk işte, bana üzüldü falan. Ama sonunda dokuzuncu opusun ikinci numarasına başladık, mutlu oldum, bi de önceden çalıştığım için bol bol aferin aldım aferin bana. Güzel şeyler. Tabi sistematik çalışmayı hiç sevmiyormuşum anladım ama onsuz olmuyor. Çıkarken de diğer örtmenler ay iğrenç gözüküyosun sana noldu dediler. Olsun dedim, yorgun olabilirim dedim, stresliyim dedim, canım kendini hiç üzme dediler. Üzülmeden olmuyo gençler dedim herkes evet hayat tabi falan deyip yolladı beni. Sonuçta iyi hissediyorum işte. Bir de kendimi Phineas and Ferb müzik videolarıyla spamledim o da güldürdü çok.
Bir de minikohen dönüşü yaşadım, çok iyi bildiğin şarkılar iyi hissettirir ya. Öyle şeyler. KAFA gibi.

Bu belki yeterince fantastik değil ama fazla uyuyorum. Öhöm*cyclothymia*öh cast seying. E? E'si, acınası biraz.

Bir de, kek yapçam dedim şekerim olmadığı için yapamadım. Kahrolsun üşengeçlik.

Salı

Bu istediğim insan değil. Bana sipariş ettiğimi getirin.
diye kişilik ayarları


Dinfast. DINFAST *eyeroll*
Blush içelim.


O değil de İngiliz olsaydım kafama oh bugger off diye bağırırdım.

Pazartesi

Güneş vuran pencere kiri

Dün sanırım dört kişilik yemek yediğim için bu sabah bir türlü acıkamadım. Ama kahvaltı etmeliyim. Bak, okul başlayınca hayatım nasıl da sıkıcılaştı.
Bu arada Cuma günkü konserde de hiçbir şey göremeyeceğimin haberini aldım ne ala.

Behind with the Rent

Just a little duck and dive
With a bit of wheel and deal
She'll remind me I'm alive
She'll remind me I still feel

Pazar

10 Eylül

Okul dediğin, adem elmamızda bir kelepçe.

Cuma

Dün gece

sana bir şiir yazdım ama/sonra annemin morali bozuk diye/yan evdeki horlayan adamı dinlemeye karar verdik beraber/adam o kadar yüksek sesle horladı ki.

Edit: Bugün de macaroon muffin yaptım. Ben macaroon sevmem ama, bu yaptıklarımın hiç tadı yoktu. Macaroon tadı olsa daha çok sevinirdim sanırım. Şimdiye kadar en başarılı işim gingerbread muffin oldu sanırım.

Perşembe

Hedeyk

Bazen sadece yaptıkların değil, yapacakların da baş ağrısıdır ya.
Başı ağrıyarak uyumak başı ağrıyarak uyanmak istemiyorum:
''...
şiddetli baş ağrılarıyla çalkalanan
çok kurak iklimlerde, büyük sinir krizlerinde
ağır işkence görmüş şehirlerde
saadetin zarif, adaletin ince.
bir miktar alkol ve ürperti alıyorsun
kelimelerin karardığı peşin hükümlerde.
şahsi sevişiyorsun şiddetin bütün bitki örtüsüyle.
gözlerin ucuz, tutkun ucuz, direncin ucuz
tehlikeli bir yalan gibi duruyorsun
ruh yoksulluğunun harikulade iskeleti üzerinde.
tutulamayacak yeminsin, yemin ederim,
her insana gerçek aşkı öğretecek bir külfetin var ve
alelacele asılmış bir çocuk militan
gibi şaşkın ama onurlu bakıyorsun
yükseldiğin gökyüzüne.
...
evet, hüzün hastası bir hayvansın
acınası tesadüflerle ayrılıyorsun
kainata gösterdiğin sahte hüviyetinden.
o nasıl bir hale
bana cimri, başkalarına bonkör bedeninde;
bir acı votka tadı yakalıyorum dilenen bakışlarında
'suçsuzum' diyorsun, 'tarzım bu' diyorsun
aç bir kurt gibi iniyor yüzüne hüzün
kirpiklerin alnına değiyor
ben de değiyorum alnına cevapsız sorularımla
uykum geldi diyorum
seni sevmekten uykum geldi
...
acınası tesadüflerle ayrılıyorsun molekülden
ateşler içinde bırakıyorsun sana biriktirdiğim suyu
oysa hiç şansım kalmadı
yeniden doğmak için, bana ait olduğu belirtilen külden.
...''
Sabah sabah küçük İskender'den Ben seni seviyorum, bunda bir kasıt yok böyle.

Çarşamba

Muffin times

Bu güzel bir gazete adı olurdu.
Dün tarçın-zencefil-karanfilli muffin yaptım (sağ üst köşe). Fena olmadı.
Bugün limonlu muffin denedim. Ama limon özü olmadığından limon suyu kullandım. Yeteri kadar limon aroması vermedi haliyle. Meğer limon kabuğu rendelemem gerekiyormuş.
Kızdığım şey, dün yields: 12 tam tutmuşken bugün 24 tane kadar çıkması. Tek muffin kalıbım olduğundan, yarısını da kalp şekilli kek kalıbıma koyarak kek gibi pişirdim. Haliyle biraz dağıldı.
İşte böyle.

Pazartesi

Prestige

Illusionist'ten beri bu kadar etkilendiğim bir ilüzyonist filmi yoktu. Artık var.
Christian Bale, Hugh Jackman, Michael Caine, Scarlett Johansson ve Rebecca Hall.

İnsanı düşündürüyor. Biri kaç kere kendi ölümünü yaşayabilir?

Liste.6


Sevgili Düş Perisi,
  1. (KOCAMAN BİR OF)
  2. dışarı çıkmak
  3. eğlenmek
  4. sorumluluklarımı sık sık kafamdan çıkarmak 
istiyorum.

Sanırım şimdilik bu kadar random fact yeter. ;)

Pazar

beyin kusması

edit: vazgeçtim boşlukların yerini değiştirdim.
mustafa da unutulmaktan korkuyordu düşününce,/vakko'dan bir mendili/kıvrık kaşları ve/elinde rakısıyla/mustafa da unutulmaktan korkuyordu düşününce,/kimin yanındaysa/kuzeni de/karısı da/mustafa da unutulmaktan korkuyordu düşününce,/o yüzden hastalığında/dizini yere her vurduğunda/bir göçük de ben bırakayım bu salonda/mustafa da unutulmaktan korkuyordu düşününce,/bir ömür/her nefesinde/ne yaptıysa/mustafa da unutulmaktan korkuyordu düşününce.

alıntılar

i hope you're keeping some kind of record.: yollar, bağlar.: + hak yolunu buldum. - bok yolundan iyidir. teşekkürler depresyon.
***
hem schizoid, hem avoidant olmakla suçlandım. bence olayım cyclomythia. ya da sezonu şaşırmış bir seasonal affective disorder: sad.
***
sarılarak uyumayı özledim. uzun zamandır İstanbul'da olmadığım için sarılarak uyuduğum şey de yanımda değildi. belki sadece onu özlemişimdir.

Annemlere

depresyon zamanlarımı anlatıyordum bugün üstelik. Büyük konuşmayacaksın.
***
jbff97: Cemre diye bir arkadaşım var. Onunla zaman geçirmeyi çok seviyorum. Sanırım ona en iyi arkadaşım olma teklifi yapmak istiyorum ama çekiniyorum. Ya başka bir en iyi arkadaşı varsa?? Sence ne yapmalıyım? Onsuz yaşayamam ama onun mutluluğunu önemsiyorum bu yüzden kafasını karıştırmak istemem...
pipedreams: Sevgili justinbieberfeverforever97,
Kalbimiz ne istediğimizi daima beynimizden daha iyi bilir öyleyse bu arkadaşın gerçekten hayatının sonuna kadar en yakın arkadaşın olacak kişi ise, önerim şu: arkadaşına bir kavanoz nutella alarak onu hem şımartıp hem de nutellanın temsil ettiği sonsuz mutluluğun mesajını verebilirsin. Bu hediyeye vereceği tepki sana ilişkide nerede olduğunuzu gösterecektir. Zira mutluluktan havalara uçacak olursa, teklif için hazır demektir. Bol şans!
***
pipedreams'in önerisini dinleyecek olursam çok üzülmekten korkuyorum.

Bu arada, izninle İkoncanlık görevlerimden kaytarıyorum bu iki gün. Geri dönüşüm averaj olacak.

Life is but a readjustment stage

Kendimi inandırmayla yaşadığım bir süre çok iyi gidiyordu. Evet birkaç kez yine berbat ettim diye hissettim, sonra kendimi farklı bir gerçeğe inandırarak devam ettim. Çalışıyordu.
Şimdi, berbat etme'nin anlatamayacağı kadar I screwed up. Nasıl oldu anlamadım bile.
Etrafımdakilerin I can't deal with this right now tavırlarından o kadar sıkıldım ki, bir kaçış yolu bulmam gerekiyordu. Şimdi bakıyorum da, I can't deal with this right now. Oysa bunun çok iyi çalışması gerekiyordu.
Düşünsene, karşındakinin umrunda olamayacak kadar dolu olduğu bir anda sen zaten ondan bunu beklemiyorsun. Hadi ama, this is golden. Nasıl olur da işe yaramaz? How did I screw this up?
Bir şeye inanman için birkaç kere kendine tekrarlaman ve uyduruk birkaç neden bulman yeterli. Gerçekten, bu çok kolay. Snap, like that. Aşağı yukarı bir haftada olup bitti işte.
It's not like it's irreversable. Is it reversable? Yani, şimdi?

Üstelik, şimdi karşı karşıya kaldığım şey: I can't deal with this right now.
Gerçekten, çok üzgünüm. Şu an.

The magic button

The magic button

Bu sabah

kafam balkabağından yapılma. O yüzden dikkat et, eğer alnıma doğru bıçak sallarsan yarılabilir.

Cumartesi

Arkadaşlarım

İstanbul'da Bütün Kızlar Toplandık yaparken benim burada futuramaoverdose yaşamam haksızlık  :(

Pedikürü gizlemek

AND THIS IS LIVE FROM MY SOCKS
hahaha. kendimi güldürdüm.

Cuma

Bugün direksiyon hocam

sürekli kendini sorgulamana gerek yok dedi. Vites geçiremeyince Şimdi ben ne yaptım deyip duruyordum çünkü.
Uyku tutmadı, uykuda kendimle kavga ediyordum yine.
Bu kez konu Modern Drama'ydı. Modern Drama almaya korkuyorum. Almamın nedeni de korkmam zaten. İşte uykumda da kendi kendime neden korktuğumu anlatıp bunun üzerine çeşitlemelerde bulunuyordum. Bir çeşit Modern-D-Rama.
Modern Drama almaya korkuyorum cümlesini kurduğumda karşılaştığım birkaç tepki var: Neden alıyorsun o zaman?, Nesinden korkuyorsun canım nolacak?, ve gizli olanı da Keşke bıraksaydın da yeteneklilere yer kalsaydı. ;)
Bu nedenle bir şeyi ağzımda sakız ettim: Oyun okumayı sevdiğim için alıyorum - ben İngilizce kısmıyla ilgileniyorum. (Nitekim sanat dersim Fotoğraf.)
İşin aslı, intimate şeyleri başkalarıyla paylaşmamam gerektiğini çok önce öğrendim. Sonra bir daha öğrendim. Yakın zamanlarda paylaşılmayan kişi olmayı bile tattım. Bu yüzden, üstelik bağdaşabildiğim ya da etkilendiğim bir durumu nasıl etrafımdakilerle paylaşabilirim?  Utangaçlıktan (self conscious'ın Türkçesinin bu olduğuna emin misin?) öldüğüm halde. Bu utangaçlık yeteneksizliğimi kabullenmemden ileri gelmiyor: adı üstünde, kabullendiğim için açıkça belirtebiliyorum. Bu nedenle drama'yı yapmak benim için çalışmadan geçen bir yol. [Piyano gibi. Çalıştığım sürece - bu yüzden kendi başıma kaldığım zaman ortaya bir şey çıkmıyor. (Bkz Nocturne Opus 9 No 2)] Utangaçlık, bana çok şey ifade edebilen bir şeyin etraftaki bireyler tarafından eleştirilmesi: sanırım bu noktada buna yapıcı eleştiriler de dahil.
Uykumda hocaya -blank face- nasıl comfort zone'umdan dışarıda olduğumu, bu yüzden utangaç hissettiğimi ama etrafta kimse olmasa ortalığı delice yıkacağımı (pf (: ) anlatıyordum. Sanırım. Sonra ısrarla comfort zone'umun, -ailem dışında- üç kızdan oluştuğunu anlatmaya çalıştım. İkisi bu dersi alıyor dedim gülerek, onlar da güldü.
Kaçınılmaz olarak alınan biri vardı derste. Hoca -blank face- onu sorunca ''O bana, hiçbir şeyini paylaşacak kadar güvenmiyor, ben de ona güvenmeyi bıraktım.'' dedim. Aydınlanmalar aydınlanmalar.
Zeynepali bilinçaltımızın uykuda düşünebildiğini çünkü yavaş düşündüğünü, bu yüzden sleep on it diye bir şey olduğunu bir yerde okuduğunu söylemişti.
This was live from my subconscious.

Happythankyoumoreplease

Evet, yeni bir şey değil: sketchy New York karakterleri, yaşam savaşları ve mutluluğu bulmaları.
Ama Kate Mara ve Malin Akerman çok güzel ve
filmde o kadar çok şey ile bağdaşabiliyorsun ki.
Ameyzing.
:)

#turuncukurbaga

Fotoğraf makinesini götürmeyi unutmamam lazım.

@Kuşburnu'ndan İkoncan fotoğrafımı çekmesini isteyip, Twitter'a koyucam -> bir tür Miley Cyrus vakası olarak kendime bir İkoncan karakteri yarattım ve yaşatmaya kararlıyım.

Eveet, bu senin için başka bir anket demek.

eylül öncesi kafası

Bugün Fatih Sultan Mehmet Bulvarı'nı adına yakışır şekilde sürdüm.
;) ;) @pipedreams
-hem ikoncanım hem taksi şöförüyüm, çünkü ben hepcat'im çok yönlüyüm

Perşembe

Nothing's changed

Şu son ay tam Lately kafası.

The road you leave behind; ahead lies mystery. Hem de gerçekten!

Çarşamba

Kuşburnu

Bu senin için.
-cafe les bones
-white mill cafe
-şimdi cafe
-çiğdem pastanesi
-datlı maya
-çukurcuma 49
-bloom

hehehe

www.vesonkiucdort.blogspot.com

Yirmi dokuz ağustos

Sertab Erener'in Bir Damla Gözlerimde şarkısını bağıra bağıra söyleyen birini gördüm de, çok bağdaşmış olmalı şarkıyla.

O değil de rüyamda ölen öleneydi, hadi bakalım?

www.baconorbeercan.com internetin gereksizliklerinden.

Salı

SPACEBEAR

çok deli pleycırizmler yapıyorum burada.

lö popo

Fark ettim ki, eskiden Formspring diye bir şey vardı. Ne gençlik heyecanları yaşattı bize Formspring.
Ayrıca neredeyse oy birliğiyle ''Senden cacık olmaz''ı işaretledin. Heh. Heh... :(
Hava bugün 26 derece. Sanırım. Yani İstanbul 26 dereceymiş. Bursa da İstanbul yarısı sayılır ne de olsa. İstanbul'u çok özledim. İstanbul'un sevdiğim özellikleri: deniz, rüzgar, arkadaşlarım, okul ve köprüdür. @pipedreams İkoncan olma yolunda ilk adımlarımdan biri her yazdığım şeyde feysbuk olsun olmasın @ yazarak birini etiketliyormuşçasına davranıp bunun normal olduğunu düşünmek.
Tam şu anda, Fiji'de saat 01:53 iken Software Update'im beni uyardı. Bunu internet üzerinde bir yere kaydedebilmem bence oldukça harika.
PS. Fiji'de saat 20:53 sanırım?
Pre PPS. NEXT WEEK ON THE 20TH OF MAY, I PROCLAIM ELIZA DOOLITTLE DAY!
PPS. Bilmek istersin diye düşündüm, the update was installed successfully.
Post PPS. Şarkı yazdım tek sözü There is a 66% chance of rain

Günaydın

Yalnız olmayınca yağmura uyanmak ne güzel şey
:)

Pazartesi

Bira da ağlıyor


İyiyim

beynimin derinlikleri bugün son kez derin bir nefes alarak yeniden dibe çöktüm hayır çözeltiden çok içi sıvı dolu bir torba gibi koltukta otururken birden yana yatmak gibi sonra nefesimi verdim evet ileri uzanan birçok minik kol vardı değişik şekillerde son kez çabaladılar minik kollar bunlar parmaklarım da olabilir son kez çabaladılar üstelik utanmıyorlar da ve ay bile yoktu sonra yağmur geldi bugün son kez derin bir nefes alarak oldu bunlar uzun süredir üzümtü olan şey bugün daha farklıydı bugün son kez bir nefes vererek yana yıkıldım hayır ona yıkıldım diyemem ileri uzanan birçok minik şey vardı gözümü kapadım kayakoruğu gibi bir tadı vardı yine ışığı açtım bu kez içimde kalmayacak derin bir nefes alarak çığlık attım içi sıvı dolu bir torba gibi iğne deliği ve yardımcı olmadı da üstelik ileri uzanan birçok minik partikül vardı uzun süredir özlem olan şey bugün daha farklıydı bugün son kez derin bir nefes alarak gözlerimi kapadım ve içimden ona kadar saydım

Sevgili torunlar,

Cemre Necefbaş ünlü olduğunda haberlerine bakıp ''Haha ben Cemre'nin her şeyini spamliyordum'' diyeceğim.
O da bana bakıp ''Ben buradayım'' diyecek.

Antibiyotik Güncesi: tekrarlamalar

-O yediğiniz şekerler tatlı mı abla?
-Baldan tatlı valla.
-Ben de bir gün sizin gibi şeker yiyebileceğim...

Üzümtü'ye ne oldu

Yo yo yo yo yo
Hayır hayır hayır hayır hayır
Hayııır
Yo yo yoo
Hayır.
Hahaha
Hayır.

Pazar

11081261

Hayali sigaramdan bir nefes çekiyorum ve
Ah, yes, you get over things. In time.
Şapkam, alıntılamak gerekirse, Cocked sure defiantly.
Yarı kapalı gözlerle
10110010100110011010
Bakışın, alıntılamak gerekirse, now hath made his masterpiece.
Yarı kapalı beyinle
Yedi yüz otuz bir bin beş yüz kırk altı
Ah, yes, you'll get over it. In time.

Liste.5 : 100. Yayın

  1. Mürdüm eriği
  2. Nektarin
  3. Üzüm
  4. Küçük nektarin
  5. Kirazlı armudu
  6. İncir
  7. Böğürtlen
Mmmm, böğürtleeen...

idea fantastica de blog

Ne fantastik olurdu biliyor musun?
Kağıda çizdiğim yamuk ve küçük çiçekleri sıkıldıkça buraya da çizebilsem.

Cuma

Canavar-Korsan: Geleceğin Mesleği

SOME,
THING,
IS,
MISSING

AAAAAAAAAAAARRRRR

Yan Evde Yemekler

Ben: Gugukçuk kuşlarının ötüş saati yok değil mi? Sabah da akşam da ötüyorlar.

Babam: Yok ama genelde sabah ötüyorlar. Tarsus'ta pazar günü uyutmazlardı adamı. Gerçi günümüz horozlarının da saati kalmadı.

Babaannem: Evet sosyetik oldu onlar da.

Perşembe

Nil Karaibrahimgil: Sinema






Hepburn gibi gözükecekse 
bazen üzülmeye değer. 

Büyülü Küre

Anket hala devam ediyor ama
KESİNLİKLE
büyüyünce İkoncan olucam.

Çarşamba

floksinosinihilipilifikeyşın

Takip ettiğim topu topu 8+1 blogdan hiçbiri yenilenmiyor uzun süredir.
İnsanlar çok yazıyor da, bloga mı kalmıyor acaba?
Yazmayan bir tek ben mi varım?

Ebeveyn arkadaşlarından dinlediklerim birbirlerinin tekrarı uzun süredir.
Hayatta önemli olan hayat şansı, hayat arkadaşı, evlilik, eş, aşkta mutluluk.
Kızım ne okumak istiyorsun? (Lütfen aşağıdaki anketimi oyla!)Hayat arkadaşı okumak istiyorum, eş okumak istiyorum, aşkta mutluluk okumak istiyorum.
Bu mudur?
Ben olsam hele de istemiyorsan Amerikalara gidip de dört yılımı heba etmem.
Amerikalara gidebilelim diye %&#$§! ama.

Kafamdakiler birbirinin tekrarı uzun süredir.
Evet ve hayır ikilisinin birbirini takip eden değişik birleşimleri.
Sıkıldım mı? Evet, artık bitsin. Ama düşününce, gerçekten sıkıldım mı? Hayır, hiç bitmesin. Kendinle dürüst ol, sıkıldım mı? Sonuna kadar.

İlk kez gönlümden geçeni söyledim uzun süredir.
Kendini nerede hayal ediyorsun?
Akdeniz'in bir kıyısında deniz kenarında, şemsiyenin altına uzanmış kitap okurken.
İkizler eğlence odaklıdır.
En çok ne yaparken eğleniyorsun?
Etrafımdakilerin cümlelerini tahmin ederken. Doğru çıktığında.

İlk kez utandım uzun süredir.

Uzuuun süredir ilk kez 23 Ağustos.
Ve ben uzuuun süredir rüyalardan ağlayarak uyanıyorum.

Bak, yine satır atladı düşüncelerim.

Salı

O-O

Kafamda deli sorular var
Bakıp da göremiyorum

Ortaç alıntımızdan sonra:

Sualtında sayılar neden onlu sistemde de on ikili sistemde değil?
bir de
Gözlük gibi gözükmüyor mu?

Pazartesi

vzzz

''I'll blame it on the sun
The sun that didn't shine
I'll blame it on the wind and the trees''

Cumartesi

the problem with man-goes

Man-goes
Man-
palmiye, nar, limon, zeytin,
yeşil, mavi,
ev
Bu Romalılar çıldırmış olmalı!
Yunanca öğrenip beynini doldurma dedi adam. Yok artık. Beynini doldurma ne demek?
Öğrenmek zorunda olmadığım adları öğrenmeyerek yeterince yer açıyorum zaten.

Perşembe

Sevgili

anketimi oylayan,
Teşekkür ederim. Çok sevindim güldüm.
Blog yazarı

Salı

-

There's a law, there's an arm, there's a hand.

Cumartesi

E-vet

''karıştırma daha fazla bu otları
bak öğle güneşi
şapkanı indir
karıştırma sevgilim daha fazla bu otları
sana hiçbir şey dokunmaz biliyorum''
Elektronik hayvan doktoru gibi okunuyor şimdi bakıyorum da.
Bugün, blogumda önceden hazırlanmış bir tasarım uyguluyorum. Bunun benden götürüsü ne olacak acaba?
Bugün, yeniden biraz huzursuzum.
Bugün, biraz garip.
Birine çorap örmek nasıl bir şeydir acaba?
Şişe suyum yanımda, balkon kapıma yan dönmüşüm.
Kırk faktör koruma: Şairin Romanı, Romanın Şiiri de olabilirmiş belki.
Bugün, yine satır atlıyorum onca.
Acı var, acı-ma var.
Bana büyük gözlerle bakan oyuncak köpek var minicik.
Bugün, yine satır atlıyorum delice.
Tali yol, bölünmüş yol, yarı-römork.
Bugün, yine satır atlıyorum çılgınca.
Düşünceleri satır atlayanlar satır atlar bence.
Ne de olsa şiir gibi gözüken şeyler de bir tür sıkıntı, bir tür delilik, bir tür satır atlamaca.
Düşünceleri satır atlayanların satır atlamacaları, çılgın.
Birine atkı örmek nasıl bir histir acaba?
Birine bere örmek.
Bugün, yeniden boşluk bir nebze.
Elektronik bir hayvan doktoru kadar yalnız.
Yer yer üzücü, yer yer gül gibi kokan,
ve yer yer duvarlar arası ipmişçesine.
Bugün, yine satır atlıyorum inadına.
''gençken bira gözlerle situasyonist okuma
ve ağız dolusu kusma kusma kusma
kumsallarda slow ve bee gees
ve bok gibi genciz genciz genciz
şimdi kuzeyden gelen boş bir tekne
gözü alan sarartı
üzünç sevgilim ya da nane otları'' -lale müldür

Yoğurt

feeding me grapes
and telling me
one, one, one
curls falling
and tears sipped
and you're telling me
one, one, one
feeding me grapes
lying and lying down
and lying down with me
curls falling
and new wine sipped
you're telling me
no this is raw
feeding me grapes
one, one, one
lying and lying down
and lying down with me
sleep, falling, curls
and you are
peeling me grapes

Cuma

Liste.pi

*Alo?
*Nasılsın?
*Buradayım.

Perşembe

Pumpkin Carriage

O kadar çok bekledim ki, bak sonunda ne oldu.


Salı

Yeniden

en çılgınlardayım.
Bu ne demek ki?

Bakıyorum da, bu blog oldukça sıkıcı. Buraya biraz heyecan lazım.

Pazar

What*

am I blogging about?''

3/4 cup (0.1 liter) butter
3 ounces (85 gram) of dark chocolate
1 1/4 cup (0.15 liter) sugar
1 tblspoon vanilla
2 eggs
3/4 cup (0.1 liter) flour
1/2 cup (0.125 liter) cocoa powder
1/2 teaspoon salt

Preheat oven to 180C. Melt together the butter and chocolate over low heat. Mix the sugar and melted mixture for 4 minutes. Add the vanilla and eggs and mix for 30 seconds. Add the flour, cocoa and salt...

...devamını merak ettin mi ki gerçekten?

Cuma

Her

şeyi ne zaman baştan alsam, güzel bir his. Her seferinde.

Perşembe

DAMAK

Tam da bugün  Canım Damak çekti demişken
West Side Market'ta dolanıp kötü bir armut-ananas-vişne suyu karışımı içerken
Saçma Veggie Pops gibi şeyler alırken
Counterda ONU gördüm. Nestle Damak. Çikolata ile fıstığın efsanevi aşkı. Antep fıstıklı sütlü çikolata.
Afiyet olsun Türkiye! yazıyor üstünde. Babalar gibi İçindekiler yazıyor Türkçe. Şeker, antep fıstığı, kakao yağı, yağsız süt tozu, kakao kitlesi(?), süt yağı, peyniraltı suyu tozu, emülgatör, aroma. Eser miktarda fındık, badem ve buğday proteini. Türk Malı.
Bu bir raslantı olamaz. Gidişime 43.5 saat kala.

Eklenti: Sertab Erener'in Oysa şarkısının sözleri.

Çarşamba

Tarihi Karaköy Meyhanesine

Kur masayı Madam Despina
Kirli beyaz muşamba örtüleri ser
Çek sediri asmanın altına
Yanında bir ince Müzeyyen abla
Yine mi güzeliz, yine mi çiçek?
Hamdolsun
Taze mi bitti topik, canın sağolsun
Amanın yine mi güzeliz, yine mi çiçek?
Hamdolsun
Altınbaş kadehe yağ gibi dolsun
Gece çok genç, arzular şelale
Haber etsek o yare, g
else Bomonti'den 

Şereflendirse bizi, olsak teyyare
Yine mi güzeliz, yine mi çiçek?
Hamdolsun
Taze mi bitti topik, canın sağolsun
Amanın yine mi güzeliz, yine mi çiçek?
Hamdolsun
Altınbaş kadehe yağ gibi dolsun
Yine mi güzeliz, yine mi çiçek?
Hamdolsun
Taze mi bitti topik, canın sağolsun
Amanın yine mi güzeliz, yine mi çiçek?
Hamdolsun
Altınbaş kadehe yağ gibi dolsun



Gitmeme 50 saat var, yazımı yazamıyorum, bunu dinleyeyim dedim. 
Babamdan mesaj geldi bugün, gel de kafa çekelim diyor. 
O, nasıl hayatta en çok sevdiğim kişi olmaz?
Ben hayatta en çok babamı sevdim. 
''Koştururken ardından o uçmaktaki devin,
Daha başka tür aşklar, geniş sevdalar için
Açıldı nefesim, fikrim, canevim

Hayatta ben en çok babamı sevdim''


*Edit: wishful thinking dediğin, 12 saati gözardı etmektir. Gitmeme 62 saat varmış oysa.

Pazartesi

So you

got a playboy mommy?
But when you tell'em my name
From here to Burmingham
I got a few friends

Yo. Ama olsun. Girişteki amcamın dediği gibi, bir hayatın var onu yaşa. ''Hehe she says OK.''

Maydanoz.

Şairin romanı beni bekler. Beklesin. Baking a cake, make me a day, make me whole again.
Make me whole again.

What's in your cake this time?

Cuma

Sarmal Kök

''başka bir an delilikte posta ofisinde -yazı yazacak masa bile yokken- senin için bir adres uydurdum, posta kodu olarak da 34353 ile gitmeye karar verdim hatırladığım kadarıyla. bir şekilde seni ya da tekrar beni bulursa fantastik olur, biraz gezmiş görmüş olur güzel bir token olur çok hipster olur dedenin tahta bavulu olur o zaman. önemli olduğunu ve dünyada bir yerin olduğunu kanıtlamaya çalışmak, kim olduğunla gurur duymak, kim olduğunu anlamak ya da başka dimensionlara kaçmamak günümün teması. amerikanlara karşı üstesinden gelemediğim bir ön yargım var. mutsuzluğa karşı da. ve on sekiz olmak buysa midlayf kraysis ne acaba. nü york güzel, parkları güzel, yürümesi güzel, gülümsemesi güzel. hayat bir tek bana güzel zaten. ikinci kez rüyamda ağladım, dorman katarsisler mi yaşıyorum çok daha basic bir şey mi bilemeyeceğim. bu kez türkiyeye dönen uçağımı, laptopumu unuttuğum yerden almak için kaçırıyordum ve türkiyeye bir daha uçak yoktu. quintisembolik. evet ben büyüyorum. bir ağaçtan çok bir sarmal kökü andırırcasına.''

Çarşamba

Bebo y Cigala

Nü-York'ta olsam da?

***

Ya her şey için çok geç olursa?

Salı

Baş etme yöntemi olarak uyku

Günde iki siesta, toplam dört saat fazladan uyku:
Tavsiye edilmez, baş ağrısı, yavaşlama ve depresyon gibi yan etkileri olabilir.
What's on your mind? gibi bir soruyu feysbukun sorması garip değil mi?

gök-yüzü

gök-yüzü
,hayır tireler beni kurtarmadı,
boşluk da olabilir
,ama hep açık renk değilse,
nedir?
Düşüncelerimin satır atlaması garip değil mi? Satır atlamak bir gereksinim mi?
kayboldum. ama caddeler ve sokaklar hep doksan derece dediler. sen hiç st nicholas avenuede yürüdün mü? önce ne dediğini bil.
önce ne dediğini bil, demek, bunun için ne demek?
önce ne dediğini bil-sen, bil-mesen, bilmesek de
mi?
Evet o zaman yazmanın anlamı kalmıyor yazılanın anlamı kalsa da.
kendini başkan seçtirebilen hiç kimse başkan olmamalı dedi douglas adams
Yazılanın anlamı kalsa da yazmanın anlamı kalmıyor o zaman.
midemi aldılar, tuza bandılar, yıkadılar, içini doldurdular
Yazmanın anlamı
yara bandı
Yazılanın anlamı
yara
Kalsa da kalmıyor.
peki şimdi nereye?

-

''I loved you in the morning''
şimdi de karşımdaki binalar kızıl oldu inadına
''They smiled like me and you''
Evet, Cohen yeniden?
''I'm going to miss you forever, though it's not what I planned''
''You'll be hearing from me darling long after I'm gone''

Pazartesi

post-title

''numbness'' kadar iyi ifade eden bir Türkçe sözcük bulun bana. onu yazayım.

Cuma

Nü-York

Şehirdir, kötü davranır. Şehirdir, aşık eder kendine sonra seni hiç umursamaz. Şehirdir, bildiğin pahalıdır.
Böyle komplike duygular ve böyle klişe sözcükler nasıl da birbirini bulurlar? Doğumgünü kartlarında yazan kelimelerin farklı yaştaki insanlara ne empoze ettiğini inceleyerek nereye varmış olursun?
Her şey yerli yerindeyken nasıl böyle huzursuz olabilirsin ki?
''Bu su değil, ıslaklık'' dercesine ''Bu şımarıklık değil-'' ve iki keskin nefes.
Bu Nü-York aynı zamanda.
Ben Nü-York'tayım, huzursuzum, mutluyum, ağlıyorum.
Yeterince hayat kritisizmi yapmamış olmak bir yerde. Odamızda yaşayan at kadar büyük sinek hiç ses çıkarmıyor. Sanırım havalandırmamızdan besleniyor.
Altı yüz dolarlık ayakkabılara dokundum. Yeterince hayat kritisizmi yapmamış olmak bir yerde.
Kritisizmin bir Türkçesi var. Eleştiri. Elemek, eleştirmek gibi.
Nasıl baş edeceğimi bilmiyorum.

Cumartesi

Bakınız

''Istakoz'' yayınım. Bence.
Üstüne ıstakoz çorbası.
Düşünüyordum da.
Düşünmek güzel.

Tam buraya ekrandan çıkıp üstüne atlayan bir canavar koymak istedim.

Cuma

Perry the Platypus



13 Temmuz Cuma

The Descendants: Evet, George Clooney'i hala seviyorum ve sanırım hep de seveceğim.
The Descendants da beklediğimden güzeldi. Shailene Woodley de güzel oynamış.
Var olan bir insanın artık var olmaması ne zor bir durum.
*
''İyi şiir doğa gibidir.'' derdi ilk ustası, ''en çok kullanılan kelimelerle bile şaşırtmayı başarır.'' Onu şu aralar çok sık anımsıyordu. İnceden inceye ölmeye yaklaştığını hissettiğinden midir nedir, sık sık ilk ustasını düşünürken yakalıyordu kendini; ilk ustalar ilk aşklar gibidir, hiç unutulmazlar.
Matematik öğretmenimin önerisi üzerine Şairin Romanı'nı okumaya başladım. ''en çok kullanılan kelimelerle bile şaşırtmayı başarır.'' başarılı bir grup sözcük değil mi sence de?

Salı

Fundo

Tamam,
Çok rahatsa bu alez
Alırız bir tane daha
Sonra istediğin kadar
Kötü rüya kötü rüya kötü rüya
Ne gereği var demenin
Susuyoruz işte hep beraber
Hem istediğimiz kadar da
Düğüm bağ el incesi
Batıyorsa birkaç kemik ve fıçı
Onu da indiririz üçgen tahtalarla
Çok tatlıysa biberin
Onu da fırında helva
Tamam,
Çok güzelse bu kız da
Buluruz bir tane ucuzundan
Sonra istediğin kadar
Yıka kullan
Susuyoruz işte hep beraber
Hem istediğimiz kadar da
Düğüm bağ el incesi,
Kötü rüya kötü rüya kötü rüya
Ne gereği var demenin
Alesta fundo
At kendini işte, bırak demiri

Pazartesi

Yeni

Bundan sonra arkadaşlarım benim için hipster yerine hepcat desinler istiyorum. Benden söylemesi. Hipster fazla mainstream bi' kelime çünkü.
Hipster Kemal seni seviyorum.
Ahaha. Haha. Ha...
Kaptanlık sınavına çalışmam, bavul yapmam, ehliyet sınavına çalışmam ve başvuru düşünmem gerekiyor. Çok sıkıldım ve oturup Family Guy izliyorum.
Cenaze ziyareti beklemek için evde oturan hepcat'in dramını izlediniz. Yarın yepyeni maceralarla görüşmek üzere.
http://copypasterepost.com/tag/hipster/

Cumartesi

7 Temmuz

Garanti Hobilerimle Mutluyum Lezzet Kulübü'nün yerini gördüm, mutlu oldum.

Günümün en önemli, en mutlu ve en üzüntülü anı:
https://twitter.com/HipsterKemal/status/220942110440951810

Artık hipster olduğumu kabul etmekle kalmayıp bununla mutluyum da.
Dediği gibi,
https://twitter.com/HipsterKemal/status/221268479230222336

Cuma

Üzümtü

Ağlamak isteği, ağlamak isteği, yine ağlamak isteği.
Türk Dil Kurumu, Üzüntü, acı, sevinç, pişmanlık vb.nin etkisiyle gözyaşı dökmek diyor.
Robbie Williams da [When t]his new century keeps bringing you down. diyor.
Yüzyıllık Yalnızlık'ı bitirdim. Ağlamak isteği: sadece o.
Ağlamak isteği dediğin,
ruhunda yıllarca bir ağırlık.
Halamın bir çikolata çekmecesi vardı. Almanya'dan arkadaşı Elsie Milkinisler ve üzümlü İsviçre çikolataları yollardı. Evde yemek istemeyince Zorlama çocuğu derdi. Mezarı bembeyaz çiçeklerle bezendi. *Bu noktada gözyaşı* Halamın son zamanlarına yetiştim ama ben halamı çok severdim.
Gözyaşı yüzünden üstüne damlayınca açılı sıçrıyor.
İki hafta kadar sonra yine İstanbul, yine mor köprü, İdobüs ve bulvar trafiği gibi şeyler.
Leo Cohen de Am I in trouble with the jazz police? diyor. Jazz police I'm falling for you.

Çarşamba

Liste.4

*Cenaze gardırobu oluştur. Yazlık, kışlık, baharlık cenaze giysileri, ayrıca vefat ziyaretleri için uygun giysiler. Şapka olabilir (uygun mu?).
*Yastayken havuza girilmez.
*Yaşlıların ilaçlarının yerini öğren.
*Sorumlulukların ölüm zamanında da geçerli. Hayatın, işlerin devam ediyor.
*Yaşlılar mantıklı olmak zorunda değil. Bırak neye inanıyorlarsa onu yapsınlar.
*Öyleyse bile, küçüksen ölüm zaten bekleniyormuş gibi davranma. Bırak şaşırdığını, şoka girdiğini düşünsünler. Ağlamamak ayıp değil.
*Gazeteye ilan verilir. Hastaneden veya doktordan yeşil kağıt alınır. Sonra belediyeden defin izni alınır. Ardından mezarlığa giderek mezar yeri teyit edilir. Sonra caminin hocası ile konuşulur. İlk gece ve yedinci gece dua okutulur. Bir hafta boyunca ölü evine yemek gönderilir.
*Yazsa mutlaka kavun ya da karpuz ve beyaz peynir kesik bulundur. Şok ve sonrasında güzel kadeh zorunlu değil.
*Ölünün odasında bir gece ışık yakılırmış. Odaya sık girme.

Salı

Bulut

9813117165
Ay o kadar parlak ki doğrudan bakamadım. Çam ve bulut ile tam bir Bob Ross resmiydi.
Select 4: Music for our friends: Chill friends
o kadar güzel çalıyordu ki dinlemeden edemedim.
*
08:00 vapuruyla karşıya geçip, 08:40 16D ile Kalamış'a gitmeyi bekliyorum.
Belki yarın Ankara yolunda yasadışı bir hareket görülebilir.
*
Okumam gereken Klakson ve Kechi'ler birikti.
Oysa ben tatil yapıyorum.
*
Günün sorusu: Balkonda yetişen çiçekler ne hissediyordur?
**
Edit: Yasadışı hareketler görülmedi: iki ölüm görmek için gözlük de olmasın.

Cumartesi

Fesleğen, Nane, Çam

Eat, drink and be merry, for tomorrow we die.
Daha doğru şekilde söylemek gerekirse:
Eat, drink and be merry, for tomorrow ye diet.

En sevdiğim sözlerden. Eskiden sonu için sevdiğimi sanırdım. Oysa ki içinde geçen Eat, drink kısmına hayranmışım.

Eat, drink, and be merry, for tomorrow we die.
Hazır yaz da gelmişken,
Eat, drink and be merry, for tomorrow ye diet.

Cuma

Eski armadillolardan

Ablamın odasındaki 90lar cennetinden, sayısız Radioheadlerin arasından No Doubt ve Robbie Williams cdleri bulmayı başardım. Küçük çaplı nostalji yaşadıktan sonra çooook uzaklardan gelen düğün müzikleri.
Eski armadillolardan.
Billy Joel'dan Vienna hepimize gelsin.
***
Bugün 30 Haziran, hiç oturmadığım küçük balkonumu temizliğe kalkıştım. Süpürdüm, yıkadım, oturulabilecek hale getirdim. Belki gecenin bir saati uyku tutmazsa çıkarım. No Volvere çalması ironik.
Porselen bebek bana bakıyor.
Prunus persica şeftalinin binomial adıymış. Şeftali ağaçlarımız o kadar güzel meyve veriyor ki.

29 Haziran üzerine

''The first thing I met was a fly with a buzz [...]I've been through the desert on a horse with no name [...]In the desert you can't remember your name; 'cause there ain't no one to give you no pain [...]After nine days, I let the horse run free; 'cause the desert had turned to sea [...]''
''Sanat şubeleri içinde edebiyat, [...] zihin unsurları en zengin olanıdır. Bunun içindir ki bir milletin, diğer milletler edebiyatını kendi dilinde, daha doğrusu kendi idrakinde tekrar etmesi; zeka ve anlama kudretini o eserler nispetinde artırması, canlandırması ve yeniden yaratmasıdır. İşte tercüme faaliyetini, biz, bu bakımdan ehemmiyetli ve medeniyet davamız için müessir bellemekteyiz.'' 23 Haziran 1941, Hasan Ali Yücel
müessir: etken, etkili demekmiş.
Melodi ve Müziksel Taklit ile İlişki İçinde Dillerin Kökeni Üstüne Deneme:
''Rousseau, kendi yazdıklarından anladığımıza göre bu metni birçok kez elden geçirmiş, yayınlamayı düşünmüş, ama hep vazgeçmiş. [...] İlkel insanın dili bugünkü gibi ayrışmadığından, bir nesneden söz ederken her sözcüğe bütün bir önermenin anlamını verir. [...] Elma derken elmayı yiyeceğim ya da elma güzel demektedir aynı zamanda. [...] tarihsel verilerden yola çıkarak zamanda geriye gitmek, bir ilk kökeni bulmak değildir Rousseau'nun yaptığı. Onun yerine, incelenecek nesneyi akıl yoluyla bütün ilineklerinden soymak ve onun doğasını ortaya çıkarmaktır.'' (Ömer Albayrak)
Bölüm I: ''Resim sanatını bulanın aşk olduğu söylenir. [...] Bir Frank birçok söz söylemek için çırpınıp dururken, bedenini hırpalarken bir Türk bir an nargilesini ağzından çıkarır, yarım ağızla iki sözcük söyler, ve onu bir vecize ile ezer geçer. [...] Konuşmadan önce sunulan nesne hayal gücünü sarsar, merakı uyandırır, zihni kararsızlık içinde ve söylenecek şeyin beklentisinde tutar. [...] Ama en güçlü dil, işaretin konuşmadan önce her şeyi söylediği dildir.'' (Rousseau)
Sözcükleri bu kadar seven biri olarak, aynı fikirde olup olmadığımı bilmiyorum.
''Don't bother me with trifles,'' he ordered him. ''Consult Divine Providence.'' (Marquez, One Hundred Years of Solitude)

Çarşamba

Bir kase şeftali

Okul boyarken bize karşı seradan salatalık ikram ettiklerinden beri, sanırım kimse bana meyve uzatırken gülümseyerek Yıkayarak yiyin ama dememişti. Bugün, Recep Aga önce benden bir kase istedi, sonra şeftalileri uzatırken gülümsedi ve Yıkayarak yiyin ama dedi. Ona neden Recep Amca değil de Recep Aga dediğimizi bilmiyorum. Ama o geldiğinden beri bahçede turuncu çiçeklerin yanında bolca fesleğen, biraz maydanoz ve az miktarda dereotu da yetişiyor. Belli ki yan komşunun şeftali ağacı da bu yıl çok meyve vermiş. Alev ağaçları ölmemiş. Kiraz ve dut mutlu. Şeftalileri alırken Recep Aga'ya gülümsedim. Hemen sonra ellerini sakladı. İster istemez ben de utandım.
O kase şeftali bende birkaç his uyandırdı. İlki nostaljiye benzeyen ama kesinlikle nostalji olmayan bir duygu. Bursa ve şeftaliyi bağdaştırdım, oysa hep Çeşme ile şeftaliyi bağdaştırmışımdır. İkincisi daha hüzünlü, ama onun da ne olduğunu bilmiyorum. Sanki o şeftalilerde kendimle ilgili bir şey bulabilirmişim gibi bir histi. Ama güzel değillerse diye korktuğum için daha yemedim.
Şeftalinin turuncusu kavuniçinden farklı. İki rüzgar birbirinden farklı. Suların hepsi farklı.
Döndüğümde o şeftalilerden birinin güzel olması gerekiyor. Yoksa bulutlu havaya katkıda bulunarak bugünü kötü yapacak.
Edit: İsmetiye köyünü sorduğumuz genç de şeftali topluyordu. İçten gözleri vardı. Kız olmama rağmen gözlerime baktı. Bence bu şeftaliler bana bir işaret. Ne olduğunu bilmiyorum. Öğretmenim bile bana yolların fatihi dedikten sonra aynaya asılan disko topumu götürmekten çekinmeyeceğim.
Yıllardan beri ilk kez bu evde yalnız olacağım: film yok, çikolatalı kurabiye yok, arkadaş yok.
Porselen yüzlü palyaço yeşil papyon takıp bana gülüyor. Hahaha diyebiliyor anca. Düzgün bir şeyler desene. Anlamsız gülmeyi ben de biliyorum. Düzgün bir şeyler desene.
27 derece ve rüzgarlı. Fırtına bekleniyor bu akşam.
Edit: Şeftalileri yemedim ve tobleronea kadar düştüm. Bugün 27 Haziran.

Salı

Kuşburnu

Bugün Kuşburnu'ndan bir mesaj aldım. Aslında hepimiz aldık.
Benim yaz ile bağdaştırdığım ve uzaktayken defalarca hissettiğim şeyler barındırıyordu.
Ben Kuşburnu'nu nasıl özlemem. O gülsün söz bir daha hiç ikiletmeyeceğim davetini.

Onu özleyince kendimi de özlüyorum ya neyse.
İnsan kendini özlermiş. Megolomanca değil ama.

Madagascar ise bir ada. Subtropikal.

Pazartesi

Çok stresten hep stresten

Ufak ölçekte rahme dönüş ve dehşet:
Mini-inziva burası, başvuru öncesi, iyi mi kötü mü bilmiyorum.
Güzel hava, güzel görüntü, şehir gürültüsü yok, kuş cıvıltıları var ve huzurlu.
Ufak ölçekte rahme dönüş.

Bu sırada 10'la giden trafik canavarı oldum. Çok garip.
Bu da dehşet kısmı.
Daha kendime gelmedim, geldiğimde güzel bir atlayan lama daha yazarım diyorum.
Bugün çoook güzel uyandım.
Altı gün sonra da bu kadar güzel uyanabilmek istiyorum.

Stresten göz kapamadığım için gözüm kurudu, komik.
Bugünün sorusu: Sebzeler renklerini neye göre seçiyorlar?

Cumartesi

Yosunmak

The seaweed is there.
Atrophy is there, too.
The seaweed takes the pomegrenate in its hand.
Atrophy takes it back.
The seaweed takes out a sketch of a Japanese woman.
Atrophy draws tears on the sketch.
The seaweed wraps around its tuna lunch.
Atrophy takes out the rotten salmon.
The seaweed has wizened fingertips.
Atrophy dances on them.
The seaweed is no longer there.
Atrophy has left, too.